Bölüm 15
Ruhu ölümsüz bir aslancık, ölümlü bir bir kelebek,
dinle, hikâye değişiyor...
Belim öyle bir tutulmuş ki, kafamı toprağın üstünden kaldırdığımda ve başımın yanındaki küçük toprak zerrelerini silkelediğimde, neredeyse yere tekrar yığılacak gibi hissediyordum.
Kuzey çoktan gitmişti.
Üzerimi silkelediğimde, başım döndü ve ağaca yaslanmak zorunda kaldım. Ayrıca vücudumda, bu soğuğa rağmen aşırı derece bir sıcaklama vardı.
Yoksa tekrar mı ejderha oldum?
O sırada, gözlerim bir detayı fark etmişti. İlerde, en fazla bir kaç ağaç ilerde, Kuzey ve Nil bir ateşin etrafında oturmuştu ve... Oturmuşlardı işte. Yanlarına gitmek istedim ama onları rahatsız etmemek de istedim. Zaten konuşmuyorlardı ve Kuzey de uçurumun kenarındaki saçlarını geriye atıp duruyordu. Bir süre onları izliyorken, Kuzey bu tarafa doğru baktı. Bir an bana baktı sandım ve gözlerimi kaçıracakken bana bakmadığını fark ettim.
Yanımda Bora belirdi ve elindeki ekmeği gözüme sokacak kadar dibime getirdikten sonra, "Aç mısın?" diye sordu. Gözlerimi kırpıştırıp geriye kaçtım. "Evet, evet, açsın. Al, hadi."
"Bu ne?" Ekmeği hâlâ almamıştım.
"Alacak mısın?"
Ekmeği aldıktan sonra, yanıma oturdu. Değişik bir şekilde oturdu. Bu oturuşu daha önce hiç görmediğim için bacaklarına bir süre baktım ve ne yaptığımı saniyeler sonra fark edince ekmeğime bakıyormuş gibi yaptım.
"Ne?"
"Hiçbir şey."
Lanet olsun.
"Hiçbir şey mi?"
Kızgın bir şekilde, "Hiçbir şey," dedim tekrar ve bu kızgınlığıma şaşırarak gözlerimi tekrar kırpıştırdım. Bir şeylerle oyalanmaya çalışarak ekmeğin içine baktım ve yüzümü buruşuk bir nineninkine benzetmemeye çalıştım.
Omzuma parmağıyla dokunduğunda ona döndüm. "Şey, baksana, pantolonun yırtılmış," dedim ve kızararak ona bakmaya devam ettim. Gözlerimi kırpıştırarak, sanki az evvel oturuş şekline değil de pantolonunun saçma sapan deseniyle ilgilenmiş gibi bakmaya çalıştım.
"Bu moda."
"Üşümüyor musun?"
"Yoo," dedi yayvan bir şekilde. Ağzındaki ekmek parçası yere düştü, bu onu tuhaf bir şekilde eğlendirmişti.
Bir anda onu taklit etmeye çalıştım ve onun gibi oturdum. Beni bir süre izledi.
"Bağdaş mı kurmak istedin?"
"Bağ... Ne?" Gözlerimi kırpıştırdığımda, elini uzatacaktı ama duraksadı.
"Bacağını şuradan geçir."
Dediğini yaptım. Aslında çok karışık bir şey değildi ama yine de aptal gibi hissediyordum.
"Teşekkürler."
Bunu duymadı. "Aslında, senin de pantolonun yırtık."
"Moda," dedim ama bir kaç saniye sonra garip hissettim. Ona kendiliğinden yırtıldığını falan söylemeyecektim.
Bir süre sonra bizi Kuzey'in izlediğini fark ettim. Bizi, beni, onu, her neyse... Elimdeki ekmeğe baktı ve sonra ateşe baktı. Sonra tekrar bana baktı ve uzun süre gözlerini ayırmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHIN BELASI
Teen Fiction❝Küçük bir kız çocuğuna... Onun isteği dışında dokunmayacağım. Ben şeytanım, eğer ağlarsan, yandığım ateşe odun atarsın. Beni kışkırtırsın, anladın mı beni?❞ Kolejdeki bir çocukla çarpışıp, kitaplarımı yere düşürmedim. Kitaplarımı toplamaya çalışırk...