7-❝Yurt❞/2/

294 24 2
                                    

Bölüm 7, kısım 2                                          

Yetimhanede büyümüştüm ve reşit olunca da yurttan ayrılmıştım.

Yurttaki çocuklar bana tuhaf davranırlardı ve oyunlarına almazlardı. O bakımsız bahçeye inmeyi çok isterdim fakat bir keresinde tek başıma indiğimde ve bahçedeki adını bilmediğim çiçeklere bakmaya çalıştığımda, elimi bir böcek ısırmıştı ve o günden sonra bahçeye inmez olmuştum. Benimle dalga geçip aptalın teki olduğumu söylemişlerdi. Bana koruyucu bir ailenin gelmesi için pencere kenarına geçer ve yoldaki arabalara bakıp, acaba hangisi yurdun önünde duracak, diye beklerdim. Acaba hangisi benim cici annem olacak...

Diğer çocukların olmasına rağmen, benim kendime ait dolabım yoktu. Bana devasa gibi gelen demir dolabımı, kilitlemeyi unutarak bir kıza kaptırmıştım ve ertesi günün sabahı tüm eşyalarımı yatağımın üzerinde buldum. Tabii, çok eşyam yoktu, orası ayrı. Fakat eşyalarımı yatağımın altındaki tozlu yere koymak midemi bulandırıyordu. Bu durumu müdüreye söylersem gece tüm kıyafetlerimi paslı bir makasla delik deşik edeceklerini söylediler. Ayrıca bir kaç özel eşyama da el koymuşlardı ve diş fırçamı da çöpe atmışlardı. O geceyi ağlayarak geçirdim. Ağlamanızı içinize atarsanız, engel olamayacağınız hıçkırıklarla baş etmek zorunda kalırsınız. Öyle de olmuştu. Durdurulamaz bir şekilde hıçkırmaya başladığımda nefesimi tutup geçmesini bekledim. Fakat geçmedi. Yorganın altına kıvrıldığımda bana zırlak olduğumu söyleyip gülmüşlerdi. Ertesi gün, dolabıma el koyan kız yanıma utana sıkıla geldi. Ona aval aval baktım. Tuhaf bir şekilde, dudakları çizgi şeklini almıştı ve elleri, ne konuşacağını bilemez gibi önüne kenetlenmişti.

"Şey, ben senden bir şey isteyeceğim," dediğinde acaba sadece bir kere giydiğim kırmızı elbisemi mi isteyecek, diye düşünmeden edememiştim. O elbiseyi ele geçirmediğine şükür ediyordum. "Şey, istiyorum, şey..."

"Anladım, ama bende o şeyden yok ki." Bana onca yaptıklarından sonra ona iyimser yaklaşmama ben bile şaşırıyordum.

"Bana ergen olduğum için gülüyorlar," dedi eliyle ranzanın tepesindeki kızları gösterirken.

O öğleden sonra, markete gitmek üzere yurttan kaçmıştık. Herkes yemekhaneye indi ve karnım aç olsa bile bunu ona belli etmedim. Bekçinin bilmediğim bir yere gitmesi üzerine kaçmamız kolay olmuştu. Kasiyerdekiler, tuhaf giyimimize anormal anormal bakıyorlardı. Yine de ihtiyacımız olan şeyi onun parasıyla aldık ve koşarak yurda döndük. Yurtta hırsızlık olayları çokça olurdu, artık bizimle ilgilenmeyi bırakmışlardı. Bu parayı çalarak elde ettiğini düşünmeden edememiştim.

Gece herkes uykuya çekildiğinde bir ranzanın merdiveni gıcırdamıştı. Ben, herkesin aksine erken uyuyamıyordum. Onun yerine dışarıdaki araba seslerini dinliyordum. Ya da kıyafetlerimi tekrar tekrar katlıyordum ve üzerindeki tozları silkeliyordum.

"Ne yapıyorsun?" Alya, (dolabımı ele geçiren kız) elinde küçük kırmızı boya kutusuyla merdivenden yere zıpladı.

"Şşş, onu uyandıracaksın."

"Kimi? Onun yüzünü mü boyayacaksın? Ama o senin arkadaşın..."

"Umurumda değil. Benim arkadaşım artık sensin."

Gri halıda temkinli bir şekilde ilerledi ve İren'in yatağının kenarına oturdu. Onu kendi yatağımdan kolayca görebiliyordum. İren'in yatağı, camın hemen önündeydi. Kendisinin farklı ve ayrıcalıklı biri olduğunu ve en güzel yatağın kendisinin olması gerektiğini söylemişti. Ay ışığının altında yüzünü bile seçebiliyordum. Benim yatağım ise, en köşede, izbe bir yerdeydi. Gece karanlık olurdu fakat karanlıktan korkmazdım. Sanırım bunun sebebi odada tek olmamamdı.

SİYAHIN BELASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin