Bölüm 11, kısım 1
Otelde iki buçuk hafta geçti. Bazen yemeğe birlikte indiler, bazen inmediler. Çoğu zaman Eda yemiyordu. Sadece Kuzey, çok zayıf olduğunu ve artık boğazından bir şeyler geçmesi gerektiğini dile getirdiğinde bir kaç sefer yemişti. Bazı geceler birlikte uyudular ve bu artık tuhaf olmaktan çıkıp bir ihtiyaca dönüşmüştü. Onların, birbirlerinin bedenini değil de ruhunu ve kalbini ısıtmalarına ihtiyaçları vardı. Eda'nın şefkate ihtiyacı vardı ve Kuzey bunu gösteremese bile ona dokunduğunda ve ona sarıldığında Eda tüm her şeyi unutuyor gibiydi.
Bazı geceler, Eda için sarhoş olmuyordu ve içmeyeceğine söz verse bile dayanamayıp kendi odasına gidiyordu ve bir kaç şişe bitiriyordu. Bazen de ortadan kayboluyor, akşama kadar gelmiyordu. Yine de Eda bunun sebebi bilmese bile, dışarıya çıktığını biliyordu.
Dışarısı tehlikeli miydi? Bunu bilmiyordu.
Para gittikçe azaldı. İlk başta para bitmiyor gibiydi, gözüne fazla görünüyordu ve yavaş yavaş azalmaya başladığını ancak fark edebildi.
İçkileri dışardan alması gerekliydi fakat dışarıya çıkmasının tek sebebi bu değildi.
Şimdi, Eda'nın odasındaydılar. Kuzey, odadaki çift kişilik yatağa oturmuş gazete okuyordu ve Eda da odanın toplu olmasına rağmen odayı topluyordu. Kuzey hiç gazete okumazdı ama şu an başka bir şey yapıyordu.
"Otur artık," dedi kıza bakmadan.
"Ne okuyorsun?"
"Hiçbir şey. Eda, gelsene," derken gazeteyi indirdi.
"Ne?" Eda onun yanına oturdu.
"Bir işte çalışacağım," diye açıkladı.
"Para mı bitti?" Eda ona 'ben demiştim' demek istemedi. "Ben de çalışabilirim. Hatta çocuk bakıcılığı bile yaparım." Bu biraz saçmaydı.
"Evet, olur. Bana yapabilirsin."
"Komik değil. Otelden atılınca sana bunu hatırlatırım."
"Komiklik yapmıyorum, Eda. Sana para da verebilirim."
Eda, ona dil çıkartmadı veya göz devirmedi. Kuzey'e bunu zaten yapıyordu. Bazen gerçekten, içtiği zaman onu annesi sanıyor olmalıydı çünkü kulağına öyle fısıldıyordu. Ve tabii ki, bunu ertesi gün unutuyordu ve Eda da ona hiçbir şey demiyordu.
"Şu," dedi parmağımı bir yere koyarken. Hemen numarayı eline bir tükenmez kalemle yazdı. Kuzey buna engel olmak istese bile biraz sonra kabul etmek zorunda kaldı. Eda gazeteyi kenara katlayıp koydu. Numarayı da akşam yemeğinde bir görevliden telefon isteyip arayacaktı. Bu, dediği gibi bir çocuk bakıcılığı işiydi.
Kuzey, kendi odasında duş alasıya kadar onu bekledi ve birlikte yemeğe indiler. Eda, yine bir masaya oturdu ve o da ikisine yemek koydu. Bir görevliden çoktan bir telefon almayı başarmıştı ve Kuzey masaya gelesiye kadar numarayı aramıştı bile. Telefon görüşmesi gayet başarılı olmuştu ve karşıdaki kadın yarın evine gelmesini söylemekle beraber adresi de verdi. Yürüyerek gidemezdi, taksiyle gitmesi gerekiyordu çünkü buraya pek de yakın değildi.
Kuzey, bu sefer ikisinin tabağına da ölçülü bir şekilde yiyecek koymuştu ve Eda, hepsini yiyemese de çoğunu bitirmişti. Yemek sırasında ve odalarına çıkasıya kadar da hiçbir şey konuşmadılar.
Kuzey biraz keyifsizdi ve sanki Eda yanına yokmuş gibi, duvarlarda aradığı bir şey varmış gibi veya dikkatini çeken başka şeylerle meşgulmüş gibi davranıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHIN BELASI
Novela Juvenil❝Küçük bir kız çocuğuna... Onun isteği dışında dokunmayacağım. Ben şeytanım, eğer ağlarsan, yandığım ateşe odun atarsın. Beni kışkırtırsın, anladın mı beni?❞ Kolejdeki bir çocukla çarpışıp, kitaplarımı yere düşürmedim. Kitaplarımı toplamaya çalışırk...