Duşun sıcaklığını ayarladığımda, arkamda dikilen ikiliye kısa bir bakış attım. Adem abi Kılıç abiye tutuyordu halsiz diye. Kılıç abi de altında gri bir eşofman ile beni bekliyordu. Üstü zaten ben eve geldiğim de de çıplaktı.
"Gel Kılıç abi." Dediğimde banyoda hafifçe kenara kayıp onu çağırdım. Adem abi onu duşakabine doğru yürüttüğünde, küçük yüksekliğe bir adım attı. Banyoda kayar diye korkumdan elinden kavradım benden güç alsın diye.
Gözleri ellerimize kaydığında duraksadı. Yutkunup gözlerimi kaçırdım. Tabi adam garipseyecekti el ele olmamızı. O çıktığı anda anında elimi çektim.
Açıkçası yanlış anlar diye korkuyordum, adam birde vurduğunu deviren biriydi. Ufaktan korkmuyorum desem yalan olurdu. Gerçekten ibne misin deyip beni dövebilirdi, ki bunu asla istemiyordum.
"Ben çorba yapayım." Diyen Adem abi ile kafamı ona doğru çevirdim. Çekingen duruyordu, ensesini kaşıyıp son kez göz ucuyla Kılıç abiye baktı. Benim de bakışlarım Kılıç abiye döndüğünde 'eyvallah. ' Diye mırıldandı.
Adem abi çıktığında, temiz beyaz tabureye ılık su tutup ardından Kılıç abiyi oturttum. Siyah baksırı üzerinde olduğu hiç gerilmedim. Zaten alt tarafı hasta olan birinin ateşini düşürecektim. Hani kız falan olsa biraz heyecanlanırdım ama dümdüz adamdı işte.
O oturduğunda suyu vücuduna tuttum. İlk irkildiğinde, elimi omzuna koyup suyun soğukluğunu ölçtüm ama ayarladığım gibiydi hâlâ ılık.
Saçlarını ellerimle karıştırdığımda, gözlerini kapatan Kılıç abi ile gülümsedim. Millete kök söktüren Kılıç abiyi böyle masum görünce sevimli gelmişti gözüme. Saçlarıyla oynarken bir yandan suyu omuzlarından aşağı tutuyordum.
"Saçların yumuşacık Kılıç abi, bebek saçı gibi." Dedim eğlenceli çıkan sesime hakim olamadan. Anında açılan kara gözler ile yutkunup anında çenemi kapalı tutmayı seçtim.
Kızmış mıydı?
Bebek saçı gibi dersen tabi kızar adam Apo!Kendi kendime kızıp ellerimi saçlarından çektiğimde omzunu ovaladım. Bir iki dakika olmuştu ama hâlâ teni alev gibi sıcacıktı.
Üstelik kulakları da kızarmıştı. Aklıma arkadaşım Selim geldi. O utanınca hep kulakları kızarır kendini belli ederdi. Hatırladığım şeyle gülüp kafamı iki yana salladım, Kılıç abinin utanacak hali yoktu ya.
"Niye gülüyorsun?" Diye soran Kılıç abi ile irkildim. Gözleri direkt yüzüme dikilmişti. Anında suratımdaki gülümsemeyi silip yutkundum.
"Aklıma bir şey geldi de." Diye mırıldandım çekinerek. Ellerimi kurulayıp önce alnına elimi koyduğumda, hafifçe ateşinin düştüğünü hissettim.
Emin olmak için elimi boyun girintisine koyup kontrol ettiğimde Kılıç abi irkilip bileğimi tuttu. Bakışlarım elimden onun yüzüne çevrildiğinde, göz göze geldik. "Ateşini ölçecektim." Dedim açıklama yapmak zorunda hissederek.
"Düştü, yeter geçelim artık." Dediğinde kaşlarımı çattım. Birden gelen cesarete anlam vermeye bile fırsat vermeden direkt elimi kurtarıp boynuna yerleştirdim elimi. Ateşi hâlâ vardı, çocuk gibi inat ediyordu.
"Düşmemiş ki, hâlâ yanıyorsun." Dedim asabileşerek. Gözleri anında yüzüme çevrilirken, meydan okurcasına baktım yüzüne. Ne? Yalan değildi ateşi düşmemişti. Beni buraya sağlıkçılardan üç beş bir şey öğrendim diye çağırmamışlar mıydı?