Sinir kat sayım artık binleri zorlarken, önümdeki karpuza çatalı sertçe batırıp sinirle ağzıma götürdüm.
Tüm mahalle abileri ve yanlarına aldıkları gençler ile Seyfi abinin mekanına kurulmuştuk. Ama Uğur sineğini mahalleye yeni geldiği için baş köşeye oturtup sürekli sadrazamın sol taşşağı gibi davranıyorlardı.
Hani lavuğun bir olayı da yoktu. Eczacılık yapıyordu, aynı benim gibi. Sadece bana nazaran o okumuştu üniversitesini.
"Apo'm." Dedi çaprazımda kalan Orhan abi. Bakışlarım ona dönerken, çatalını uzattı. "Benim kolum yetişmiyor şuna batırsana sana zahmet." Kafamı aşağı indirip onayladığım sıra çatalını elinden almıştım.
Büyük kayık şeklini andıran servis tabağına doğranan karpuza çevirdim bakışlarımı. Ardından kendini kanıtlamak için sürekli başarılarını anlatan Uğur'un gözlerinin içine bakarak sertçe tabağa sapladım çatalı. Tüm herkes karpuzu yarıp geçen çatalın tabakta çıkardığı yüksek sesi duyup irkildiğinde, dişlerimi sıkarak ortadan saplanan karpuzu Orhan abiye uzattım.
Herkesin şaşkın bakışları suratımda asılı kalırken, Orhan abi gülmeye çalıştı. "La çok mu yedim ona mı kızdın?" Dediğinde, yanlış anladığı için anında bakışlarımı Orhan abiye çevirdim.
"Yok abi estağfurulla-" daha cümlemi bitiremeden araya giren Uğur ile, sağ gözümün seğirdiğini hissettim. "Yok abi, bugün fazla sessiz kaldı ondan yaptı o." Dediğinde, kaşlarım çatıldı. Cümlesindeki anlam o kadar açıktı ki, suratına bir yumruk çakmamak için neden bulamadım.
Aklınca benim ilgi manyağı olduğumu ima etmişti. Fındık kadar beyniyle ilgiye değil, kendisini her lafa katmasına ayar olduğumu anlayamamıştı belli ki. Sabahtan beri bana sorulan eczane ile ilgili sorulara bile atlıyordu puşt.
"Açık açık konuşsana yavşak." Dedim masayı itip hiddetle ona dönerek. Yanımda Kılıç abi, onun yanında da Adem abi vardı. Adem abinin yanında- aynı zamanda baş köşedeki- sandalyede Uğur sineği oturuyordu. Buradan ona uçsam masanın amına koyacağımın bilincindeydim.
"Diyorum ki korkma yeni geldim diye beni tanıyorlar." Dediğinde, alayla güldü. O gülüşü suratına dikmeme ramak kalmıştı. Dişlerini eline verirken hâlâ sırıtan bir surata sahip olmak ona iyi gelecekti.
"Tamam koçum abartma." Adem abi, elini Uğur'un omuzuna koyup hafifçe sıktı. "Yeni gelmişsin eyvallah ama o bizim kardeşimiz imalar hoş değil sevmeyiz biz öyle." Babacan tavrı ile alttan alttan tehdit ettiğinde, sinirim hâlâ geçmiş sayılmazdı. Buradan çıkışta Adem abinin alnından öpecektim.
"Adem, taraflı bakmazsanız bana olan tavrını görebilirsiniz. Geldiğimden beri yapmadığını bırakmadı. İki güldüm ona bile leke sürüyor." Ulan puştta öyle bir algı yeteneği vardı ki, olayların iç yüzünü bilmesem ben bile kendime ayar olurdum.
"Aranızda bir mevzu var belli ki, madem tavrından rahatsızsın al konuş karşına." Kılıç abi araya girip ona açıklama yaptığında, bakışlarım yumuşadı. Geçen eczanede yalnız kaldığımda, o sinek ile yemek yerine benim yanımda yemişti.
O sıra refleksle başımı diğer tarafa çevirdiğimde, Orhan abiye kaydı gözlerim. Biz kendi kendimize yükselirken o alttan alttan karpuz tabağını kucağına çekmiş, ikişer ikişer yiyordu.
Sinirim bozulurken, dayanamayıp kahkaha attım. "Ulan Orhan abi var ya.." dedim kafamı iki yana sallayıp bozulan sinirlerimle daha fazla gülerken. "Biz burada birbirimizi kesecez, adam bize bakarak karpuz götürüyor." Dediğimde, herkes gülmüştü.