Öncelikle Apo'nun babasını yazarken hayatımda gördüğüm, çevremdeki bir insanı baz alarak yazdım. Dünyada kendi kızını bodruma kilitleyip ondan çocuğu olan iğrenç babalar var. Böyle bir dünyada babasının tepkisi hayal ürünü değil diye düşünüyorum. Ne yazık ki hayatımızın çoğunda biz de dinlemeden, doğrusu sana sorulup öğrenmeden birçok olayda yargılanıyoruz. Bazen haberiniz bile olmuyor, bu çok olağan bir şey.
Bu kitapta Apo'nun babasına olan endişesini, korkusunu, çekingesinin niye olduğunu hemen değilde bölerek anlattım. Babasının asla dinleyeceğini biliyor da korkuyor Apo. Bu yüzden homofobik, babası ona eşcinseller şöyledir dese kabul eder, çünkü böyle büyüdü. Babasının ağzının içine bakıp emir bekleyerek, kendisini kanıtlamak isteyerek büyüdü.
Bunu baza alarak okuyu. karakterin ağzından bu yüzden yazıyorum, o kişinin endişesini benimseyin diye. Siz de Apo'nun neden homofobik olduğunu bilmeden direkt Uğur ile olsun kafasına girdiniz.

Soğuktan titreyen bedenime kollarımı sarmak istedim ama ağırlığı tartamayan kollarım geri düştü. Soğuk yüzünden dişlerimi sıkmak istiyordum ama ağrıyan çenem yüzünden sadece dudaklarımı zorlukla kapatabiliyordum.
Akşam üzeri olduğunda, sığındığım kömürlükte titreyen dizlerimi durdurmaya çalışıyordum. Uykum geliyordu ama aç olduğum için uyumak bile nasip olmamıştı.
Boşluğa daldığım sıra açılan kapı ile irkildim. Gözlerimi kırpıştırıp gelen kişiye baktığımda, kaşlarım istemsizce çatıldı. "Merve?" Dediğimde, Merve işaret parmağını dudağına götürüp sessiz olmamı işaret etti.
Elinde iki poşet gördüğümde, dikeldim zorlukla. Yanıma geldiğinde, diz çöküp elinin tersini alnıma koydu. "Annen annemi aramış, her yerde seni arıyorlar. Baban olacak o hayvan da arıyor ama kimsenin aklına burası gelmedi." Dediğinde dudaklarım hafifçe kıvrıldı. Yine bulmuştu beni.. On üç yaşımdaki aciz oğlanı bulduğu gibi.
"Sana hırka getirdim, giy bakayım." Dediğinde, tamamen oturur pozisyona gelip yardım etmesine izin verdim.
"Telefonunu almamışsın, Adem abi deli gibi seni arıyor. Kılıç abi mahalleye kök söktürdü." Dediğinde, kuruyan dudaklarımı ıslatıp hırkanın düğmelerini iliklemesine izin verdim. Duyduğum isim ile istemsizce iç çektim.
Ona haber vermek için telefona ihtiyacım vardı ama evde bıraktığım için arayamamıştım.
"O haberlere inanmadım ben." Dediğinde, bakışlarım yüzüne çıktı. O ise meşgul bir şekilde çantasından ıslak mendil çıkarıyordu. "Çünkü halan aşırı doz uyuşturucudan ölmüş, birde gidip onun ölüm nedeni olan uyuşturucuyu mu satacaksın? Çok saçma." Dediğinde gözlerimin dolmasına engel olamamıştım.
Çocukluk arkadaşım dışında kimse inanmamıştı bana...
Alev inanırdı birde..
"Kılıç abi.." Dediğimde, dudaklarımı birbirine bastırıp soluklandım. Merve'nin bakışları yüzüme çıktığında, sorumun devamı için bekledi. "O da inanmış mı iftiraya?" Diye sorduğumda, yutkundum. O inanmazdı, Apo yapmaz derdi belki..
"Hayır, bu konuyu mahalleye yayan kisiyi araştırıyor. Manyak adam gece ikiye kadar kimseyi kahveden çıkarmamış, polisi aramışlar. Allah'tan karakolda tanıdık varmış Adem abinin, o asılsız ihbar diye devriye göndermemiş. En son ne oldu bilmiyorum, ben sen buraya saklandığına göre kimsenin bilmesini istemiyorsundur diye gizli geldim." Kılıç'ın benim için yaptıkları ile dolan gözlerimden bir damla yaş süzüldü.