Mahallede bana iftira yüzünden bilenen kim varsa gelip teker teker özür dilemişti. Başlarda gururumu okşayan şey artık bunaltmaya başlamıştı ne yazık ki..Elimdeki çay bardağında kalan son çay yudumunu kafama dikip arkamı döndüm. Yeni bir çay istemek için dudaklarımı araladığım sırada masama oturan beden ile tekrar önüme döndüm.
Gördüğüm beden, Alev'in sevgilisi olan Azad'ın kuzenine aitti. Baran, cenazeye gelir gibi tamamen siyaha bürünmüş haldeydi. Üstünde siyah bir kaban, altında da aynı şekilde siyah keten bir pantolon vardı. Boğazlı kazağı bile siyahtı. Saçları ile uyumu garip bir şekilde tamamlanmış gibiydi. Bazı oturmuş klasik esmer doğulu erkek tanımına uyuyordu aslında.
"Hayırdır?" Dedim kaşlarım çatılırken. Çay bardağını önüme doğru itip, bir kolunu masaya yasladı.
"Bizim dayı oğlu söyledi işe ihtiyacın varmış." Dediğinde kaşlarım havalandı. Azad kıskançlığını bırakıp bana iş bulabileceğim bir kapı mı açmıştı? Bu kıskançlığını tutamayan bir adamın yapacağı şey değildi.
"Yenge demiş var mı öyle bir iş diye." Dedi elini kaldırırken. Kahvenin getir götürünü yapan çırağa boş bardağı gösterip eliyle iki yaptı. Sonra bana döndü dikkatle. "Azad direkt beni aradı, bu tür konuları genelde ben bağlarım." Dediğinde, dudaklarımı büküp kafa salladım.
Alev'in ilk işten çıkarıldığımda da Azad'a gitmek gibi planları vardı. Bana daha önce de bu konuyu açtığı için şimdi pek şaşırmıyordum. Zaten ne iş olsa yaparım kafasındaydım. Okulu bırakmayıp adam gibi bir iş bulsaydım, belki de şimdi yaşadığım hayattan daha iyi bir hayatım olurdu. Okulu bırakırken verdiğim karar o zamanlar çok mantıklı gelirken, şimdi bir o kadar saçma geliyordu işte.
"Ne var aklında?" Diye sordum dikelip. Kahvedeki uğultular artık kendine alıştırdığı için normal geliyordu bir yandan.
"Bizim Serhan'ın dükkanda açık varmış. Saniyede çalışıyor, araba tamiri işinde. Kendi dükkanı, ben konuştum kabul edersen orada çalış. Maaşı pek iyi değil şuan, idare et." Dediğinde kafa salladım. En azından işsiz kalıp aylak aylak gezeceğime az maaşla adam akıllı bir işim olurdu.
"Bir iş daha var aklımda sana uygun. Ama o pozisyon henüz boş değil, patronu arkadaşım. Herhangi bir işten çıkarılma olursa seni oraya aldırırım. Oranın maaşı daha iyi, aylık yedi bin falan kazanırsın orada." Anlattığı ikinci iş gözüme daha cazip gelmişti ne yalan söyleyeyim. Ama şimdi çalışan birileri olduğu için mecburen ses edemiyorduk.
"Ne zaman başlarım?" Diye sordum ilk işe ithafen. Hemen eve gidip iş bulduğum haberini vermek istiyordum. İş bulduğum zamanlar babam beni adam yerine koyuyordu çünkü.
"Yarın öğlenden sonra git dükkana Serhan ile tanış. Onunla yapabileceğin şeyleri konuş, ortamı gör." Dediğinde dudaklarımı birbirine bastırıp kafa salladım.
"Eyvallah, iyiliğini unutmam." Dedim gözlerimi yüzüne çevirirken. "İleride işin düşerse sende bana uğrarsın." Gözlerini boşalan kahveden bana çevirdiğinde, dudakları kıvrıldı. Elini göğsüne koyup pat patladı. "Eyvallah." Diyerek karşılık verdi.
Belkide bir çeşit sana ne işim düşebilir gülüşüydü. Adamlar aşiretti, zengindi, bir sürü arkası vardı. Bana ihtiyacı olacağını pek sanmıyordum.
"Kaçıyorum şimdi, bizim çocuklar kapıda bekliyor." Kafasıyla kapının dışında bekleyen adamları gösterdi. Hepsinde takım elbise vardı. Sanırım korumayla geziyordu. Zaten temiz ayakkabıya benzemiyordu Azad. Bana basit bir sanayi işi bulmasına şükretmem gerekiyordu.