5. Bölüm- Çaresizlik

17 3 0
                                    

İçimde öyle bir ateş oluştu ki hiçbir sihir, hiçbir su bu ateşi söndüremezdi. Tüm orman bir anda yanıp kül oldu benim için. Annem yoktu, kayıptı ve nerede olduğu hakkında kimsenin bir fikri yoktu. Kraliçe kayıp!

"Nasıl kayıp yaaa! Nasıl? Nasıl kimse nerede olduğunu bilmez." Saçlarımı çekiştirdim, bir oraya bir buraya telaşlı yürürken kafamın içi patlayacak gibiydi göğsümün tam ortasında oluşan ağrı ve öfkem yüzünden iyice ısınan kolyem hatta ve atta patlamak isteyen gücüm bir yanardağ misali yükseliyordu. "Muhafızlar neredeydi? Hiçkimsenin görmemiş olmaması imkansız." dedim.

"Kimse görmemiş." dediğinde tepem attı.

"Hepiniz kovulmak mı istiyorsunuz! Ayakta mı uyuyordunuz? Gözleriniz mi kör oldu? Nasıl görmezler." diye bağırmaya devam ettim. Çıldırmıştım. İnanılmaz derecede de korkuyordum.

"Prenses sakin olun, kraliçeyi bulacağız."

"Bulsanız iyi olur!" tehditvari bir ses tonuyla söylemiştim.

Annem yoktu ve kayıptı. Benden sakin olmamı nasıl beklerdi anlamış değildim.

Salonun büyük kapıları tekrardan açıldığında bu sefer içeri Barbar ve balo gecesi yanında gördüğüm arkadaşları vardı. Üçü de içeri telaşlı bir şekilde girdi. Siyah saçlı kız bordo bir ruj sürmüştü ve siyah saçlarını savurarak yürüyordu. Giydiği savaş kıyafetleri de onu oldukça ölümcül gösteriyordu. Tehlikeli ama seksi. Diğer uzun saçlı çocuğu yakından inceleme fırsatım daha yeni bulmuştum. Ela gözlü, kalın kaşlı oldukça kemikli yüz hatları vardı. Çenesinin ortasında da çizgi vardı. Kızın gözlerinin buz mavisi olduğunu görünce buz kestim. Bakışları oldukça keskindi. Güzeldi.

Barlas geldiğinde ilk bana iyi olup olmadığımı sordu. Başımı olumsuz anlamda sallamakla yetindim. Kesinlikle konuşacak halim yoktu, perişan bir haldeydim. Öfkeli, kızgın ve üzgündüm. Bir şeylerin üstesinden gelememek artık canımı sıkıyordu. "Kraliçe nereye gitmiş olabilir ki?" Siyah saçlı kız ilk defa konuşmuştu.

"Gören olmamış mı?" diye sordu diğer çocuk. Zalton kısa bir hayır cevabı verdi.

Barbar'ın kaşları çatıktı. "Bu ciddi bir güvenlik açığıdır. Saraydan kraliçenin kaybolmuş olması görülmemiş şeydir. Bu nasıl olabiliyor?"

Zalton çok stresli görünüyordu. O da ne yapacağını bilemiyor gibiydi. "Odasında arama yapılıyor, şimdilik hiçbir iz yok. Ne bir kaçırılma ne bir boğuşma izi var. Sabah hizmetliler odasına gittiğinde yatağında yokmuş. Dağınık bir yatak ve boş bir oda."

Elim ayağım titriyordu. Barbar'a diktim gözlerimi. Bir terslik vardı biliyordum. Annem durduk yere habersiz ve muhafızlar olmadan hiçbir yere gitmezdi. Barbar bana baktığında telaşlandı. Direk yanıma geldi ve beni kolumdan tutarak çekiştirmeye başladı.

Fısıldayarak "Sakin olmazsan sen de yakayı ele vereceksin. Gözlerin renk değiştirdi. Sakinleş ve gücünü kontrol etmeye çalış."

"Sence şu an nasıl sakin olabilirim? Annem yok benim annem!" diye tısladım sıktığım dişlerimin arasından, şu anda benimm bu sarayı aleve verip içindekilerle birlikte yakıyor olmam gerekiyordu. Kendimi yeterince tutmaya çalışıyordum zaten.

"Biliyorum ve anneni bulacağız. Sen yeterki sakinleş." Dedi ve diğerlerinin yanına gitti. Derin bir nefes aldım ve yavaşça verdim haklıydı, sakin olmam ve akıllıca düşünmem gerekiyordu. Tam o sırada Salonun kapısı tekrar açıldı ve bir heyecanla dönüp kapıya baktım ama gelen annem ya da muhafızların getirdiği bir haber değildi Hera ve Eftalya gelmişti. Heyecanım bir anda sönüp gitti, kalbim sızlıyordu sanki annem bunca yıldır beni korurken onun başına bir şey gelmiş olma düşüncesi beni kahrediyordu. Balo gecesinden beri her şey ters gidiyordu sanki, önce kolyem ve güçlerimin olduğunu öğrenmem, birilerinin beni öldürmeye çalışması şimdi de annemin kayboluşu. Hiçbir şey normal değildi. Sanki o gece her şey değişmişti. Eski sıkıcı geçirdiğim günleri hemen, şimdi, şu anda geri istiyordum.

Harvey VadisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin