4. Bölüm.

488 28 133
                                    

    Bu bölüm, benim en sevdiğim bölümlerden biridir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


    Bu bölüm, benim en sevdiğim bölümlerden biridir. Keyifle okuyun. 🩵

     Bölüm Şarkısı: İlkbaharda Kıyamet - Fatma Turgut.

                                   🦋

                                              (Süvari aşireti)

                                                   (Yazardan...)

Gece, vaktini doldurmuş, yerini yavaş yavaş şafağa bırakıyordu.

Süvari konağındaki cenaze havası sürmeye hâlâ devam ediyordu. Nazenin, çevresinde dolanan insanların zoruyla kendi odasına geçmiş yasını tutmaya devam ediyor, kızı Şilan, utancından odasından çıkamıyor ve sessiz kalmaya devam ediyor, Berzan'ın biricik dedesi Süvari aşiretinin ağası Şehmuz ise odasındaki sedire oturmuş sessizce kara kara düşünüyordu.

Konaktaki herkes Baran'ın, ağabeyinin ölüm haberini aldığını öğrenmişti. Bu durumdan en çok Şehmuz ağa şikâyetçiydi ancak bir yere kadar saklayabileceğini bildiğinden ötürü kimseye laf etmemişti. Yahut öyle bir korkuyordu ki torununun bürüneceği o hâllerinden yine de her şeye rağmen öğrenmemesini dilerdi.

Şansı olsa sonsuza denk saklardı, ağabeyinin öldüğünü Baran'dan. Konağın bir diğer fertleri ayrı yerlere salınmış sessizlik içerisinde otururlarken gürültülü bir ses duyuldu dışarıdan. Bu ses, bir arabanın ani fren yapmasından dolayı lastiklerin çığlık atmasıydı.

"Kesin Baran, geldi," diye mırıldandı en büyük amcası Reşo'nun ilk eşi Berfu.
Herkes bir anda ayaklanınca koşturarak dışarıya akın etmeye başladılar. Dışarıya çıkanlar, gördükleri manzara karşısında bir o kadar şaşkın bir o kadar da beklendik bir anı yaşıyorlardı. Baran Süvari, asfaltı ezip geçerek sert betonları inletecek derece baskın adımlarıyla yürürken, şafağın içerisinde parlayan mavi gözlerinde öyle bir ifade vardı ki sanki ağabeyini öldüreni, ölüme çağırıyordu.

İlerledi, ilerledi, ilerledi... Konağın büyük, heybetli ve görkemli kapısından içeri adımı attığı an, "Hoş geldin oğul," diye mırıldandı Şehmuz ağanın karısı, konağın hanımı Azade.

Baran, uzun boyunun getirisiyle yalnızca gözlerini aşağı indirerek babaannesine baktı. Gözleri kısa bir anlığına yaşlanmaya yüz tutmuş kadının çene boşluğunda bulunan yeşil renginde bir çöp adamın boynuna benzeyen; küçük ince dik bir çizgi ve düz çizginin sağ ve soluna işlenmiş olan küçük çizgilerin de üzerindeki boşluklarda bulunan noktalı deq dövmesine kaydı.

"Hoş bulmuş gibi mi görünüyorum oradan, babaanne?" diye sordu mırıldanarak. Baran'ın bu ses tonunu duyan Arjîn dudaklarını birbirine bastırarak dişlerini sıktı. Ses tonu, korkunç değildi. Aksine öylesine sakindi ki Arjîn'i korkutan da tam olarak bu olmuştu.

ÜNZİLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin