14. Bölüm.

237 23 113
                                    

Merhaba, biriciklerim.

Muhteşem bir bölümle sizlerleyim.

Hemencecik okumaya geçin, fakat okumaya başlamadan önce yıldızımıza tıklamayı unutmayın. 🤍

Bölüm Şarkısı: Duman - Bal.

              'Artık sen benim canımsın
                Canlı kalan tek yanımsın'

                                      🎵

Ne olup bittiğini anlayamadığım, belki de sadece kendimde olmadan gerçekleştirdiğim eylemlerin sonucunda Ilgın’ı uyandırmış, aşağı inmiş ve şimdi de çok kısa yaptığımız yolculuğunun sonunda Arjîn arabayı bir kenarda durdurmuş ve gitmişti.

Şu an arabada üç kişiydik… Ilgın, ben ve o.

Ilgın’ın hiç keyfi yoktu. Dün gecenin etkisinden çıkamamışçasına gözleri kapalı, kaşları çatık, başını cama yaslamış öylece duruyordu.

O ise… Sürücü koltuğunun yan koltuğuna oturmuş, başını da koltuğun başına yaslayarak havaya kaldırmış gökyüzünün maviliğini izliyordu.

Bu izleme bana iki gökyüzünün bakışması gibi geliyordu.

Gözlerini kısmış öylesine izliyordu ki mavilerinin yoğunluğu, bir güneş misali üzerime doğuyordu.

Ve sonra birden gökyüzünde olan bakışları arabanın aynasından bana kaydı, anlamsızca bir utanç yayıldı içime ve bakışlarımı kaçırdım. Bu sürecin devamında ise onun gözlerinin benim üzerimde
olduğunu hissedebiliyordum.

Çok geçmeden Arjîn geri geldi ve arabayı çalıştırıp yola devam etmeye başladı. Hemen yanımda bir hareketlenme oldu; Ilgın yaslandığı yerden çekilmiş, öne doğru eğilmişti ve Arjîn’e bakıyordu. “Nereye
gittin?” Diye sordu.

“Ufak bir işim vardı, onu hallettim.” Ilgın’a arabanın aynasından bakıyordu fakat bakışları öylesine dikkatliydi ki Ilgın’ın nasıl olduğunu anlamaya çalıştığı bariz belli oluyordu. Ilgın birkaç saniye anlamsız
bakışlarıyla Arjîn'e bakmaya devam etti, sonra arkasına yaslanarak “Nereye gidiyoruz?” Diye sordu bu kez.

“Dağ evine gidiyoruz,” diyerek cevap verdi Arjîn.

“O nereden çıktı?”

“Canım istedi.”

Ve sonrası derin bir sessizlikti. Ne kadar yol gittiğimizi bilmiyordum ancak bir ara belimin dahi uyuştuğunu hissedebiliyordum. En sonunda araba benim için büyülü sayılabilecek bir yerde durdu.

Birbirine sık ağaçların fazlasıyla dolu olduğu ve her birinin birbirinden farklı çiçekler açtığı, bu büyülü manzaranın arasında bir de iki katlı ahşap bir ev bulunduğu, cennet timsali bir yer…

Hep birlikte arabadan indik. Ben çevreme bakınırken büyük bir hayranlıkla Arjîn’in sesi doldurdu kulaklarımı: “Siz eve geçin. Biz Baran’la bagajdan malzemeleri alıp gelelim.”

Ilgın ile yavaş yavaş eve doğru yürümeye başlarken “Burası çok güzel,” diye mırıldandım içimde tutamayarak. Derin bir nefes alarak “Öyle,” diye mırıldandı. “Buraya ne zaman gelsem, içim huzur
dolar. Fakat bu kez sadece benim için gelmedik eminim ki,” gözleriyle beni işaret etti, sıcacık gülümsedi. “Sen de varsın artık. Senin için de geldik. Bugün çok mutlu olalım, tamam mı?”

Sonrasında biraz daha hızlanarak eve doğru yürürken o, benim aklımda döneduran tek bir şey vardı.

“Bugün çok mutlu olalım, tamam mı?”

ÜNZİLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin