5. Bölüm.

499 32 118
                                    

   Bölüm Şarkıları: Hemsaye - Tam Kaybetmişken.
   Vur Yüreğim - Sertab Erener.

   Merhaba, biriciklerim. 🩵
Bölüm saati için 19.30 demiştim ama benim unutkanlığımdan dolayı 10 dakika geciktik. Geç de olsa geldik. Hem de ne bombalarla! Hadi bakalım, keyifli okumalar. 🦋

                                    🦋                                                     (1 HAFTA SONRA

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

                                    🦋
           
                                         (1 HAFTA SONRA... )

   Bir hafta… Yedi koca gün geçmişti o akşamın üzerinden. Bugün ise bedbaht bir gündü; herkesin deyişiyle kına gecem, bana göre ise yaşarken öldüğümü sayamadığım kadarınca bir gündü.

   Aylardan nisandı, kaçı olduğunu ise bilmiyordum; umurumda da değildi. Sıradan bir tarih gibi görünen bu gün, benim ölüm tarihimdi.

   Nasıl da kör olmuşlardı böyle? Evdekilerin yüzünden gülücük eksik olmuyordu. Benim ise sanki hiçbir zaman gülümseme mimiğim olmamıştı; tek bir kasım dahi hareket etmiyordu. Sanki bizden birisi henüz bir hafta önce birini öldürmemiş gibi, sanki onlar şu an öldüren kişinin cezasını bana
kesmiyormuş gibi. Ne kadar da rahatlardı. Bu muydu? Bunca acıdan sonra bana görülen reva bu muydu? Ben bu dünyaya yaşamadan ölmek için mi doğmuştum? Oysa ölmek için yaşamak gerekmez miydi?

   Odamın kapısının aniden açılmasıyla irkildim. Hızla kapıya döndüğümde Berîvan halam ve Fêrat’ı gördüm. İkisinin birlikte benim odamda olmasına bir anlam verememiştim. Üstelik halam öfkeyle
bakıyordu ve Fêrat… Gözleri kızarıktı.

   “Hala?” dedim sorar gibi. “Ne oldu, neden öyle bakıyorsun?”

   “Sadece bir kez soracağım. Beni uğraştırmadan cevap verin,” Fêrat’a baktım. Her an ağlayabilirmiş gibi bakıyordu bana. “Siz birbirinizi mi seviyorsunuz?” Fêrat’ta olan bakışlarım dondu kaldı. Fêrat’ın
sağ gözünden akan bir damla yaşa yoldaşlık etti bakışlarım. “Cevap verin bana!” Halamın sert sesiyle kendime geldim.  “Nereden çıktı bu hala?” diye sordum sert bir ifadeyle. “Ben salak değilim, Sevil. Bu
çocuk senin evlendirilme kararın çıktığından beri sersem gibi dolaşıyor ortalıklarda. Sen desek zaten ayrı savruldun. Birbirinize olan bakışlarınız hiç normal değil. Bana doğruyu söyleyin.”

   Dudaklarım itiraz etmek üzere açılmışlardı ki “Seviyorum,” dedi Fêrat usulca. “Ben seviyorum hala, o değil.” Kalbime bir ağırlık çökmüş gibi hissettim. Hafifçe yutkunarak bakışlarımı yere çevirdim.

   “Ne demek seviyorum, Fêrat? Amcanın kızı o senin. Kardeşin gibi o senin! Seviyorum da ne demek?” Halamın yüzü sinirden kıpkırmızı olmuştu.

   “Amcamın kızı ha, hala, öyle mi?” Alaylı bir kahkaha atarak başını arkaya doğru eğdiğinde, dağınık saçları hareket etmişti. “Onu kızı yerine koymayan, hatta arttırıyorum kızını geçtim, çocuğu yerine
bile koymayan, amcamın kızı,” Gülmeye devam ederken gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Ağlamasaydı ya. Ben onun gözünden akan yaşları yakut belleseydim de ağlamasaydı ya. “On yedi yaşındayken, bu gece kınası, yarın da düğünü olacak olan amcamın kızı.”

ÜNZİLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin