16. Bölüm.

214 16 5
                                    

                                           

Bölüm Şarkıları: Saudade - Yalanlar Yaralar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Bölüm Şarkıları: Saudade - Yalanlar Yaralar.
Turan Şengül - Nizanim.

 
                                                     (Yazardan…)

Hayatının amacı yalnızca Sevil üzerine kuruluydu, Fêrat’ın. Ondan başka yol bilmiyor, ondan başka bir izi takip edemiyordu. Bundandır ki yine kendini en yalnız hissettiği gecelerin birinde soluğu
Sevil’in odasına doğru giden yolda alıyordu.

Alt kata inen merdivenleri yavaş adımlarla ezip geçerken gözleri, ona ihanet edercesine bir açılıp bir kapanıyordu çünkü öyle kızarıktı ki göz torbaları, acıdan açılmak dahi istemiyorlardı. Birden on altıncı adımında hafifçe tökezleyince merdivenlerin tırabzanlarına sıkıca tutundu. Bir eli, usulca alnına gittiğinde başını ovuşturdu. Ardından derin bir nefes alıp tekrardan hareket etmeye başladı.

Birkaç saniye içerisinde Sevil’in odasının kapısının önünde durdu. Acılı bir yutkunuş
gerçekleştirirken kapıyı açtı ve odaya girdi. Sarsak adımlarla odanın içerisinde doğru yürüdü, ardından Sevil’in yatağının önünde durdu ve gözlerini başka hiçbir yere değdirmeden yatağa bakmaya başladı.

Yavaşça yere doğru çöktü dizleri, taşıyamadığı acı yüzünden. Fêrat, dizlerini altında toplayıp başını yatağa doğru yasladığında elleri, yatak başlığının orada duran Sevil’in yastığına gitti. Yastığı
kucağına çekip sıkıca sarıldığında eş zamanlı olarak da açık kahve gözlerinden yaşlar boşaldı.

Fêrat’ın kalbi öylesine bir yangının içerisindeydi ki birisi gelip su dahi dökse geçiremezdi o yangını. O yangının geçmesine tek bir olanak vardı: Sevil. Oysa Sevil de çok uzaklarda, Fêrat’ın tahmin bile edemeyeceği yerlerdeydi.

“Sevil…” diye mırıldandı Fêrat, hıçkırıklarının arasında. Bir elini yastıktan ayırıp kalbine doğru götürdüğünde, “Sevil, nefes alamıyorum,” diye fısıldadı. “Sensiz, ben yokum… Hiçbir işe yaramayan,
hiçbir şeye layık olmayan, görülmeyen, duyulmayan biriyim.”

Gözlerindeki yaşlar, amansızca dökülmeye devam ederken burnunu Sevil’in yastığına dayadı, Fêrat. Elbette ki o yastığın artık Sevil’in kokusunu barındırması mümkün değildi, ancak burnundan Sevil’in kokusu hiç silinmeyen Fêrat için Sevil’in kokusunu her daim hissetmek zor değildi.

“Çok canım acıyor, Sevil… Öyle bir acı ki bu, tükeniyorum yavaş yavaş yokluğunda,” Hıçkırıkları arttı ve başı arkaya düştü, Fêrat’ın. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu, ancak o hıçkırıkları içine gömüyordu.

Zira acısı çok olanın ne acıları duyulurdu ne hıçkırıkları.

Birkaç dakika boyunca ağladı, Fêrat orada. Daha sonrasında kendini biraz olsun toparladığında hafifçe ayaklandı ve odanın içerisinde göz gezdirdi. Bakışları, Sevil’in gardırobuna değdiğinde aklına Sevil’le olan bir anısı düştü.

ÜNZİLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin