Chapter 2

396 8 3
                                    

Kapının çalmasıyla yatağımda doğruldum. 1 aydır gelen geleneydi zaten. Kapı zili susmak bilmemişti. Hiç tanımadığım akrabalarım bile baş sağlığına geliyordu. Kimlerdi, neciydiler hiçbir fikrim yoktu. Annem de çok yorulmuştu bu sıra tabii.

"Ben bakarım!" diyerek odadan çıktım. Dış kapıya giderken mutfaktan annemin akşam yemeği hazırladığını fark ettim. Gözleri şişmişti artık onunda. Benim için güçlü durmaya çalıştığının farkındayım annem.
(Y.n:Anneleri sevin, anneler çiçektir.)

Kapıyı açtığımda karşımda yine tanımadığım kişileri gördüm. Akrabaydılar büyük ihtimalle. Annemden yaşça büyük olduğu belli olan bir kadın vardı hemen karşımda. Ama o kadar duru ve narindi ki ben değil o 17 yaşında derdim. Üzerinde, üzerinde süzülen siyah bir elbise vardı

Hemen yanında bir adam. Kadının yaşlarında olduğu belli olan bir adam. Adam her ne kadar genç gözükse de kadın kadar değildi. Üstündeki jilet takımı ile daha da genç duruyordu.

Ve arkalarında iki kişi daha vardı. Biri takım giymişti ve bir diğeri elbise. Fakat onlara çok dikkat edemeden anneme seslendim. Fazla kapıda kalmışlardı.

"Anne, misafir!" dedim. Kapının önünden çekilerek "Buyrun geçin siz." dedim ve salona yönlendirdim.

Ben salon kapısında beklerken annem hemen yanımıza geldi. Fakat kadını görür görmez "S-Sema..." diyerek ağlamaya başladı. İsminin Sema olduğunu öğrendiğim kadına sarılarak ağlamaya devam etti.

Sema Hanım annemin saçlarını okşamaya başladığında konuştu. "Çok üzgünüm Azize. Çok hemde. Duyar duymaz geldim. Ne olmuş neler olmuş öyle?" dedi. Sema Hanım'ın da gözleri dolmuştu. Fakat annemi her böyle gördüğümde benim de gözlerim doluyordu. Ne kadar göstermese bile bana, bu durumu bilmek beni çok üzüyordu.

Gözlerim dolduğu için gözlerimi lambaya diktim ve birkaç kez kırptım. Geçmiyordu. Son kez sımsıkı birbirlerine bastırdığımda gözümde biriken bütün yaşlar yanaklarımdan süzüldü. Gözyaşlarıma karşı aldığım bu mağlubiyetle gözümü açtım. Gözlerim açtığım anda birisiyle kesiştiler. Hemen yanında kız kardeşi veya ablası -ki ablası olması için çok genç- olduğunu düşündüğüm kızın yanında oturan adamla. Bana bakıyordu. Sadece bana. Sadece bana? El kol işareti yapmamak için kendimi tutuyordum. Kabalıkta olmasın şimdi, adam kim bilir benden kaç yaş büyüktür.

El kol yapmamayı seçerek gözlerimi kaçırdım. Annemler hala sarılıyordu fakat annemin ağlayışları derin iç çekişlere döndü.

"Savaş dedi Murat'a olanları." dedi Sema Hanım az önce gözlerini oymak istediğim adamı gösterirken. Savaş ha?

Annem yavaşça gözlerimi Savaş denilen adama çıkardı. "Savaş! Evladım. Ne kadar büyümüşsün sen?" dedi şaşkınlıkla. Gözlerini kıza çevirdi. "Deniz? Deniz bu ne güzellik? Allah'ım kocaman olmuş bunlar."

"Teşekkür ederim Azize Teyze." dedi ismi Deniz olan kız. Çok gençti. Benimle aynı yaşta bile olabilirdi.

"Sanki beni 20 yıl önce gördün Azize Abla. Asıl sen nasıl gittikçe gençleşiyorsun? Taktik lazım bana bundan sonra" dedi Savaş gülerek. İlk defa konuştu ve ben konuşmasına diksiyonuna bayıldım. Kalın ses, favori. Allah sahibine bağışlasın seni Savaş'cım.

"Ferit Abi sen nasılsın? İyisindir inşallah." dedi annem takım elbiseli adama bakarak.

"İyiyim iyiyim Azize. Asıl seni sormalı. Neler yaşadın şu 2 yılda? Zor şeyler değil."

Konuşmaya katlanılmaz bi hal aldığını anladığım anda anneme
"Ben çay koyayım." dedim ve hızlıca çıktım. Zor bir sınav daha vardı. 30 kere falan yaşamıştım bunu şu 1 ayda herhalde. Farkı yok diğerlerinden.

Х

Naber?

Kitabı kendi kafama göre ilerletiyom valla isteyen, fikri olan varsa özelden yazabilir. Tabii uzun zamandır watt kullanmıyom. Unuttum.

Neyse aman

Hadi eyvallah

Querencia'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin