Selamlar!İlk bölümümüz huzurunuzda.
Başlama tarihi alalım
Size daha önce de sözünü ettiğim gibi her yazarın kendine has yazım stili vardır. Ben bu yazım stili diye bahsettiğim olayı çok seviyorum. Örneğin: sürekli aynı kelimelerin ara ara tekrarı gibi; olayların benzer betimlenmesi gibi; karakterlerin kendine has konuşma biçimi olması ve yazar tarafından hep aynı hissiyatta yazılmış olması gibi gibi. Bende bu olayı çok sevdiğim için öyle yapmayı planlıyorum.
●●●Pekâla cümleye girişim genelde olduğundan biraz daha değişik olsa bile, temelinde size gerçekleri söylemek için buradayım.
Gerçeklerden kastım:
Lanet olası alarmım falan yok!!
Seviyordum beni bu evden ve adamdan kurtaran alarmımı. Şu işten bir para biriktireyim, sadece tek bir kez düşünüp kaçacaktım bu lanet şehirden, belki de ülkeden. Bir defa düşündüğüm şey ise tamamen gitmeyi planlamak olacaktı. Daha fazla kendimi boğamazdım buralarda.Her zamanki gibi alel acele giyinip tek lokma yemeden evden çıkmıştım. Mutfağa gidip yemek yapmam, o adamı da doyurmam demekti. Yapamazdım. Yapamazdım çünkü çoğu zaman içim öylesine bir canavarı besliyor olmaya el vermiyordu.
Her zamanki sokaktan geçerken yine hep olduğu gibi, günlük Tosunu gözetleme çabalarım peşimi bırakmaz durumaydı. Öfkeli bir köpek olan Tosunun ne zaman saldıracağı hiç belli olmazdı. Alışmıştım artık. Sağı solu belli olmaz diye bahsettiğim köpeğin bile yıllardır o sağını da solunu da ezberlemiştim neredeyse.
Genelde insanların başına sıkça gelen, hatta günlük yaşamlarının bir parçası olan geç kalmak, yoğunlukta benim kitabımda yer almazdı.
Netlikle söylüyorum, bunun sebebi tamamen beni engelleyebilecek insanların olmamasıydı. 'Beni bekler misin, geç kalacağım.' diyen bir arkadaşım, 'Dur kızım bekle beni, ben bırakırım seni.' diyen bir ebeveynim, veya daha niceleri. Neticede hiç birisi yoktu. Rahattım yani bu konuda. Kafama estiğinde çıkıp erkencikten gidebiliyordum. Bu uzun zamandır böyleydi.
Kendi kendime işe gidip geliyordum uzunca bir süredir.
Bıkmıştım, ama açık olmak gerekirse ona dahi zamanım yoktu. Sabretmek zorundaydım, eğer amacıma ulaşmaya her gün daha da yakın oluyorsam, hedefime günden güne koşmalıydım. Öyle de yapıyordum, zaten az kalmıştı. Sabrettiğim her gün bana minnettar olacağım şeyler olarak geri dönecekti. Tam da hakettiğim gibi!Kafeye yakınlaştığımı anladığım sokaktan geçerken, biraz daha ilerleyip gözle görünür kılmıştım.
Yine ve yine gelmiştim...Kapıdan içeriye girerken soğuk nedeniyle cebimden çıkartmadığım ellerimi, cebimden çıkartıp, buz gibi olan kapı kolunu itmiştim ve suratıma doğru sıcacık hava estiren mekana girmiştim.
Benden önce gelebilen kişi hep müdür olurdu. Kapıyı hep açık bulurduk fakat her ihtimale karşı bize de birer anahtar yaptırmıştı sağ olsun.
Hava yaza çok yakınken bile hâlâ sabahları ve geceleri soğuk oluyordu.
Yine diğerlerine göre erken gelmiştim.
Hemen iç mekana giriş yaptıktan sonra montumu askılıklardan rastgele bir tanesine asmıştım. Önlüğümü takıp kafenin mutfak kısmına doğru ilerlemiştim.Mutfakta neler yapacağımı bir güzel planladıktan sonra, sonunda nereden başlayacağıma karar kılmıştım.
Bulaşıklığın yanına gidip musluğun orada olan sarı bezi almıştım elime. Detarjanla köpürtüp yıkayıp suyunu sıkmıştım. Ada tezgaha doğru yönelip her yeri silmeye başlamıştım.
Aşçılık yapan Nevriye abla gelene kadar, malzemeleri çekmeceler ve raflardan çıkartmaktı bu saatteki görevim. Çok seviyordum onu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yunan Esintileri
RomanceGerek ailevi gerek arkadaş çevresinde oldukça sıkıntı yaşayan Esin'in pes etmeden kendi ayaklarının üstünde duruşuna büyük destek olan birisi vardı. Bu Adonisle Esin'in hikâyesi. Bu hikaye şiddet betimlemeleri, cinsellik, küfür ve/ya çeşitli yetişki...