3

283 189 146
                                    

Yıldıza dokunuyoruzz

Geri bildirim veriyoruzz
İyi okumalar!

●●●

Bugün de gidince yarın son günüydü işin. Yarın ve öbür gün izinliydik. Sonunda hakettiğimi bulacaktım. En azından bir kez olsun bir şeyler güzel yolda ilerleyecekti.

•••

Bir haftadır aralıksız her gün bu adamın burada bulunmasının sebebini çok merak ediyordum. Hadi ilk gün müşteriydi ikinci gün yine anlarım özür dileme fasfı falan. Peki bugün hangi gerekçeyle burada bulunuyordu bu adam?!
Bir şeylerden şüpheler duymam mı gerekiyordu, yoksa ne?
Belki de yeni işçi olmak için falandır diye yormuştum kafamı ama nafile. Hiç uyuşmuyordu kafamdakilerle. Sen gel 'siparişin aynından getirirseniz iki katını öderim' de de buraya iş için gelecek kadar fakir ol. Hiç yatmamıştı bu olay kafama.

Mine gecikmişti bugün işe. O yüzden onu aramam gerektiğine karar vermiştim.
Telefonumu kotumun cebinden çıkartıp Mine'yi aramıştım. Meşgule almıştı. Meşgul. Benim aramamı meşgule almıştı. Bozuntuya vermeden tekrar arama tuşuna basmıştım. Telefonun çaldığı anda kalbim kırgınlıkla hızlı hızlı çarpmaya başlamıştı. Yine ve yeniden meşgule alınmıştım. Neler döndüğünü sonra sormak üzere bozuk moralli tavrımla mutfaktaki soğuk duvara yaslanmıştım. Biraz kafam dağınık durumdaydı, özellikle babam beni çok yıpratmıştı birkaç yıldır. Bazen her şeyin eskisi gibi, hiçbir şeyin farkında olmadığım zamanlardaki gibi olmasını istiyordum.

Biraz dinlenebilme şansını sonunda bu hafta cuma Yunanistana giderek yakalayacaktım.

Her şeyim hazırdı gitmek için.
Biraz daha sabrettiğim zaman bu cümleyi kendime temelli gidebilmek için de söyleyebilecektim. Belki Yunanistana değil ama bana zarar veren her yerden uzakta olan bir yere. Orası işte.

Alinin önüme bulaşık getirmesiyle kendime gelmiştim. Olduğum durumun farkına vardığım gibi işe koyulmuştum. 'Bu günle birlikte son iki gün kızım sabret Esin! Yaparsın sen!', aklımdan geçirdiklerimle kendimi gazladım ki motivasyonumu kavrayabileyim.

Bulaşıkları yıkamaya başlamıştım ve boş olduğum iki gün neler yapsam diye düşünmeye vermiştim kendimi. Bomboş geçirmek istemiyordum. Bir şeyler yapıp o günleri dolduracaktım, bunda kararlıydım.

Eksiklerim yoktu ancak belki yarın Mineyle alışverişe çıkabiliriz diye düşünmüştüm.
Neticede kozmetik ürünlerini incelemeyi ikimiz de oldukça severdik. Kafenin konumuna çok yakın bir AVM vardı sıklıkla ziyaret ederdik iş çıkışı. Oturmuş düzenim vardı aslında, ama bir yerden sonra beni burada tutabilecek çok nedenim yoktu. Mineyle yaptığımız aktivitelerle mutluydum ve sultanımla dertleşmek gibi şeyler tabii ki de. Yalan yok hakkı yenilmez, Ali de aniden hiç güleceği yokken güldürürdü insanı. Özleyeceklerim bu kadardan ibaretken gitmem için bir sürü neden sayardım. İlk sebep olarak da babam yer alırdı. Yorucu birisi, hem kendine zarar veren bir alkolik olması yetmiyormuş gibi, bir de peşinde 'olan bana oluyor' misalı dolaşan beni çileden çıkartıyordu.

Bulaşıkları yıkamıştım bile. Kafamdaki düşünceler işin daha farkına bile varamadan bitmesine yardımcı olacak bir etkiye sahipti açıkçası.

Açık olayım kapıda beliren gölgeye doğru odaklandığımda, karşımda Mineyi görmüş olmayı hiç beklememiştim.
"Nerelerdesin kızım sen?" diye sormuştum gayet ciddi bir tavırla.
"Esinim sakin yaa. Ne bu haller?" demesiyle beraber, işaret parmağımla tezgahta duran telefonumu işaret etmiştim. "Kaç kere aradım seni biliyor musun?" bana gülümseyerek bakmıştı sadece. Benim ciddiyetimin üzerine olan aksi tavrı çok rahatsız etmişti beni.
"Neden meşgule aldın ki beni, Mine?" dediklerim bir kulağından girip, bir diğerinden çıkıyormuş gibi hissetmiştim o an. Sanki umursamıyor da kelimeler öylece ağzımdan çıkıyor gibi.

Yunan EsintileriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin