5

578 118 44
                                    

"Artık onlar olmadan yaşayamam..."

Beşinci Böüm

-

Tahmin ettiğimden de kolay olmuştu.

Ya benim, ya da Jeongguk'un şansı dönmüştü.

Herkes Rash'ın ona yapacağı şeyi ve Aron'un ona ihanet etmek pahasına sahiplenmeye çalıştığı bu gizemli kadını merak ediyordu. Sanıyorum ki Hem Rash'ın emri yüzünden, hem de bir şekilde onu görmek için herkes onu arıyordu.

Biz öylece çıkıp giderken Jeongguk giydiği kıyafetler ve şapka sayesinde hiç kimsenin dikkatini çekmeden yürümüştü. Bütün bir mekân Aron'un meselesini konuşurken, asıl meselenin yanlarından geçip giden kişi olduğunu bile bilmiyorlardı.

Biz umurlarında bile değildik.

Bir bakımdan kendi ihanetini benim üzerime yıkmaya çalıştığı için birçoğunun bana bakacak cesareti olmadığını tahmin ediyordum. Rahatsız edilmeme emri almıştık muhtemelen.

Tek sorunumuz Jeongguk'un çektiği zorluk yüzünden zorlukla yürümesiydi. Ona tamamen destek olamasam da elini bırakmıyor, düşmesine izin vermiyordum.

Araba görüş açımıza girdiğinde Namjoon dediğimi yaparak yürürken Jeongguk'un önünü kapattı ve kızlar da diğer yandan dolanarak arkamıza geçtiler. Ben de bir tık daha önde olduğum için, belirsiz görünen bir erkek bedeni haricinde onu gizleyerek arabaya doğru hızla ilerlemeye devam ettik.

İlk binen Jeongguk oldu ve kızlar onun bedenini kapatarak hemen arkalarından bindiler. Onlardan sonra Namjoon'un binmesi için işaret verdim ve sona kalan ben oldum.

Bir kişi benden önce binerse bu dikkat çekebilirdi bu yüzden herkesi benden önce bindirmiştim arabaya. İsabet olmuştu doğrusu.

"Kardeşim!"

Büyük kapıların ardından kanlı gömleği ve elinde bir adet bezle çıkan Rash bana seslenmişti. Dramatik göz devirmemden sonra gözlerimi birkaç saniye kapatmış ve arabanın camından içeri bakmıştım.

Tahmin ettiğim gibi, Jeongguk kıpkırmızı bir yüz ve dolu dolu gözleri korkuyla açılmış bir şekilde bakıyordu bana.

"Korkma sakın." Dedim. "Camlar filmli, içeri bakmaya da cesaret edemez."

Buna istinaden Namjoon, "Gel ve ne olur ne olmaz burada otur." Dedi. Onu saklamak için bir yer ayarlarken ben başımı geri çıkardım ve buraya gelmeye devam eden bedene döndüm. Bunun onu son görüşüm olması için dualar ediyordum artık.

"Veda edemeden gidersin diye korktum, seni kaçırdım sandım."

Ah, hayır, bir şey kaçıran varsa o da bendim.

Bana yaklaşmaya çalıştığında elimle durdurdum onu, artık ne gönlünü hoş etmek, ne de yapacağımız iş umurumda değildi.

"Veda ettiğimizi hatırlıyorum, adamın bana silah tutarken?"

"Onu yavaş yavaş halledeceğim, bizim aramız böyle bir şeyden bozulmasın."

Başımı sallayarak onayladım onu. "Şu anda sinirliyim, gergin ve endişeliyim. Bunu daha sonra konuşalım."

"Ah, doğru, oğlun... " Dedi ve bir adım geri çekildi. "Seni daha fazla tutmayayım." Elini bana uzattığında tutmak istemesem de biraz daha rahat gitmek için kısaca sıktım ve o bana "İyi yolculuklar." Derken basitçe teşekkür etmekle yetindim.

Ojos AsíHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin