"Anlamların adamını gördüm,
Paçavralar içinde ve zevk için yalvarıyor..."
-M-
-
"Bilincim yerinde ve seni istiyorum."
-
Tanrım, nasıl geri çevirebilirdim ki bunu?
Hayatımın geri alma tuşu olsa sınıra dayanıp da içini döktüğü anları yeniden ve yeniden dinlemek isterdim. O halini zihnime dövme yaptırmak istiyordum fakat bu defa önümdeki haliyle ilgilenmem gerekiyordu artık.
Onu kolundan tutup arabaya sürüklediğim an hiçbir şey söylememesini ve eve varmayı beklemesini istemiştim. En ufak bir tınısını dahi duysam arabada üstüne atlayacak gibi hissediyordum çünkü.
Fakat yapmayacaktım bunu.
Ona hak ettiği değeri, hak ettiği şekilde verecektim. Yaşadığı kötü tecrübeleri unutturmayacak olsa da sevilmenin ne olduğunu gösterecektim ona. Aklına beni getirmesini sağlamaya çalışmak bir hırs değildi benim için bu yüzden hırstan uzak duracak ve iyi hissetmeyeceği hiçbir şey yapmayacaktım.
Daha önce duygusal yaklaştığım bir mevzu olmamıştı bu. Arzuların ön planda olduğu karşılıklı çıkar anlaşması gibiydi. Alacağımı alır, vereceğimi verir ve iş bittikten sonra yoluma bakardım. Benim için de, karşımdaki için de böyle olmuştu hep.
İlk defa istemeye engel olamadığım birinin beni istemesine engel olmaya çalışmış, bunda da başarısız olmuştum. Jeongguk ona söylediğim şeyi unutmamıştı.
Bana da unutturmamıştı.
Sonuç olarak ona ve güzelliğine yenilmiştim.
Açıkçası eve nasıl vardığımızı bilmiyorum, gözlerim kararmıştı.
En son onu kucaklayıp sırtını asansör aynasına yasladığım sırada, üzerimden attığı trençkotumu inerken orada bırakmış ve ertesi gün silinmesini isteyeceğim kayıtları alan güvenlik kameralarının önünde eve varıncaya dek onu deli gibi öpmeye devam ediyordum.
Beni deli ediyor, kapı şifresini gireceğim sırada bile dudaklarından ayrılmama izin vermiyordu. Tek elimi ve tek gözümü kullanarak bizi içeri geçirdiğimde bile bacaklarını belime sarmaya çalışıyordu.
"Sakinleş." Dedim nefes nefese. Sızlanmaları artarken bir yandan da gömleğimin düğmeleriyle savaşıyordu. Heyecanım onunkinden daha az değildi fakat kendini hırsla tüketmesini istemiyordum.
"Yavaşlayalım." Dedim ve ellerimi yanaklarına sararak yavaşça ger içektim onu. Yüzünü avuçlarım arasında okşarken "Yavaşlayalım güzelim, hm?" diye tekrar ettim kendimi.
"Yavaşlamak istemiyorum." Diye sızlansa da, sesini yükseltmek yerine beni ikna etmek için o da yanaklarına sardığım ellerimi tuttu. "Seni istiyorum, bana sahip olmanı istiyorum."
Parmaklarım gözlerinin altından okşayarak geçerken gülümsedim ve iki yana salladım başımı.
"Sana sahip olmayacağım Jeongguk, seni seveceğim."
Gözleri dolmaya başlayacakken bunu savuşturmak adına burnunun ucunu öptüm. Ardından sus çizgisine ve dudağının altındaki tatlı noktaya bastırdım dudaklarımı. Çok geçmeden yeniden onu öpmeye başladığımda bu defa beni geri geri yürüten o oldu.
Odanın içine girdiğimizde de birden bire durdu ve geri çekilerek bu defa ellerini yüzüme saran kendisi oldu.
"Sev beni." Dedi. "Daha önce hiç sevilmemişim gibi, daha önce hiç kimseyi sevmemişsin gibi... Biri bana, benim isteğimle İlk defa dokunuyormuş gibi hissettir. Bu hissi seninle, severek hatırlamama sebep ol."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ojos Así
Fanfiction"Göklerdeki Rabbim, sana yalvarıyorum Onun gözlerinde hayatı görüyorum" Mini-fic | taekook