"Arzuladığım ve peşinde koştuğum tek şey..."
Altıncı Bölüm
Oy sınırı: 30
Yorum sınırı: 50-
İnişimize yaklaşık olarak bir buçuk saat kala, kızlar ve Namjoon ranzalarında uyurken ben bilgisayardan Jeongguk için birkaç araştırma yapıyordum. Onu merak ettiğim halde yanına gidemediğim için ne uyuyabilmiş, ne de baş ağrımı dindirebilmiştim.
Bu yüzden hostese açtırdığım bir şarabı yarıladığım halde kadehi dolu tutmaya devam ediyor ve biraz olsun mayışmaya çalışıyordum.
Olmuyordu.
Bu siktiğimin şarabı da hiçbir şekilde etki etmiyordu.
En azından personel banyosunda geçirdiğim yarım saatten sonra başka yerlerimdeki ağrılar dinmişti. Şu an hissettiğim hafif sızı onun yanına nur nimetti.
Ben şarabımı içerek bilgisayara bakmaya devam ettiğim sırada, Jeongguk ıslak saçları ve üzerine biraz bol gelen benim kıyafetlerimle odadan çıkmıştı. Giydiği gömleğin paçalarını iki elinde sıkıyor ve başı eğik bir halde yeri izliyordu.
Kendine geldiği barizdi, üzerinden saatler geçmiş ve belli ki acısı dinmişti. Üzerine de duş almış gibi görünüyordu. Bu defa kızarıklığının yaptığı ve söylediği şeylerden kaynaklandığını düşünüyordum.
"Selam..." Çıplak ayakları uçağın halı zemininde birbirine sürtünürken "Duş aldım ama uyuyamadım." Dedi. Sesi içine kaçmıştı neredeyse, bana yalvardığı halinden eser yoktu.
Bu durumda bile böyleyse, ona uysaydım ne hale geleceğini düşünmek bile istemiyordum. Daha çok korkar ve kaçacak delik arardı muhtemelen. Bu yüzden verdiğim kararın doğruluğundan emin olmuştum yeniden.
"Acıktın mı?" diye sordum gözlüğümü çıkartıp bilgisayarı kapattıktan sonra. Beni başıyla onayladıktan sonra "Susadım da..." dedi.
Karşımdaki koltuğu işaret ettim oturması için. Beni ikiletmeden geçip oturdu ve ben koltuğun üst taraftaki tuşlardan hostesi çağırdığım sırada önünde duran masaya gömülecekmiş gibi sindi oturduğu yere.
İç çektiğimde bana tırmanan gözlerini havada yakaladım. Bu defa gözlerini kaçırdı ve ben gözümü dikip ona bakarken benim haricimde uçaktaki her yere uzun uzun baktı.
Hostes kısa bir süre sonra yanımıza gelip bana "Bir isteğiniz mi var efendim?" diye sorduğunda, "Beyefendiye su, yiyecek ve içecek bir şeyler getirin." Dedim.
Hostesimiz ona seçenekleri sunduğu sırada Jeongguk dümdüz bardak ramen ve üçgen kimbap isteyerek şaşırtmıştı beni.
"Daha doyurucu bir şeyler ye." Dedim ona. Bir hayli enerji kaybetmişti ve halihazırda pek de fazla besin tüketiyormuş gibi görünmüyordu.
Omuz silkti ve "Özlemiştim." Dedi. Her gün elimin altında olup burun kıvırdığım şeylere bunu söylemesi içimi yine yumuşatırken ifademi koruyarak "Anladım, pekala." Dedim.
"O halde farklı çeşit olan bütün ramen ve kimbaplardan getirin ona." Dedim hostese. Sonra da Jeongguk'a döndüm. "Eğer istersen o meşhur muzlu ve çilekli sütten de var?"
Gözleri ona dünyanın en güzel haberini vermişim gibi heyecanla parlarken "Muzlu süt var mı?" diye sordu aynı heyecanla.
Önce ona, sonra da hostese baktım. Ben söylemeden ondan da birkaç tane getireceğini belirterek aramızdan ayrıldı ve birkaç dakika sonra elinde büyük bir tepsiyle gelerek onu Jeongguk'un önüne bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ojos Así
Fanfiction"Göklerdeki Rabbim, sana yalvarıyorum Onun gözlerinde hayatı görüyorum" Mini-fic | taekook