"Çölde batan bir gemi..."
On ikinci Bölüm
-
Hava gök yarılıyor gibi yağmurluydu.
Beni uyandıran gök gürültüsü müydü yoksa sıcacık olması gereken yatağın buz gibi oluşu muydu emin değildim.
Hepsi bir rüyaydı belki de.
Rüya olduğuna emin olacağım kadar güzel, bir o kadar imkânsız ve biraz da utanç vericiydi. Onca zaman incitmemeye çalıştığım halde ona yenilmiş ve üstüne üstlük kendimi kaybetmiştim. Elbette tek taraflı değildi bu, onun dayanılamayacak kadar tatlı oluşu ve beni kaçamayacağım kadar kendine çekmesi de bir sebepti buna.
Fakat güzel olanı o, çirkin olanı ise ben üstlenecektim he zaman.
Şimdi de adam olmam ve bununla yüzleşmem gerekiyordu. Toksik maskülenliği bir kenarda bırakarak söylüyordum bunu elbette, ona her ne yaptıysam sorumluluğunu almalıydım. Bundan kaçmayı düşünüyor da değildim zaten.
O ise gözünü açar açmaz kaçmış gibi görünüyordu.
Aklıma ilk gelen utanıyor olma ihtimaliydi. İkincisi ise, Tanrı korusun, mutfağa girmiş olmasıydı.
Fakat şu an evin içinden herhangi bir ses ya da koku gelmediği için bu ihtimali çürütüyor ve kendimi biraz daha güvende hissediyordum.
Hayır hayır, buna hevesi varsa asla kıyamazdım ona.
Fakat belki de aşçılık dersine falan yazdırırdım onu, bu ikimizin de can güvenliği için gerekliydi bence...
Kendime gelmeye çalışırken, kıçımı kaldırıp Jeongguk'u aramak yerine neden yatakta olmadığına dair teoriler üretiyordum.
Ben fazlasıyla yorgunken, onun yataktan nasıl çıkabildiğini sorgulamayacaktım çünkü cevabın boğazıma bir düğüm daha getireceğini biliyordum. Bu yüzden bir süre daha bana geri dönmesini beklerken bir hayli soğuk olan yatakta çıplak bir şekilde debelenmeye devam ettim.
Bir o yana, bir bu yana döndüm ve nerede olduğu hakkında hiçbir fikrim olmayan telefonumu arama zahmetine bile girmedim. Bu bir süre böyle sürdükten sonra iç çektim kendi kendime.
"Jeongguk?"
Herhangi bir cevap gelmemesinden ziyade, uyandığım andan beri evde birinin daha olduğuna dair tek bir çıt sesi gelmemesi içimi sıkmıştı.
Hah... Barların loş ışıklarında tanışıp otelde geçirdiğim bir geceden sonra yüzünü bile hatırlamadığım heriflerle aynı kaderi paylaşıyor olamazdım ya?
Buna ihtimal dahi veremezken çıplak bedenimi yataktan kaldırarak önce yatağın yan tarafındaki koltuğun önünde duran sehpadan kendime su doldurdum ve boğazımdaki kuruluğu gidermek için hepsini birden içtim.
Ardından yatağın etrafında dolaştım ve diğer taraftaki gardırobuma giderek üzerime temiz bir şort geçirdim.
Leş gibi terlemiştim ve uyumadan önce yaptığımız üstünkörü banyoya rağmen kokuma dayanamayıp yanımdan kaçıp gitmiş olma ihtimali şu an bana mantıksız gelmemişti.
Odadan çıkarak "Jeongguk?" diye seslendim yeniden.
Salon ve ona bakan mutfak bomboştu. Herhangi biri girmiş gibi de görünmüyordu. Durmadan ilerleyerek adımlarımı onun odasına yönlendirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ojos Así
Fanfiction"Göklerdeki Rabbim, sana yalvarıyorum Onun gözlerinde hayatı görüyorum" Mini-fic | taekook