Jeon Jungkook
Son iki haftadır herkesten kaçıyordum. Neredeyse herkes sorunun babam olduğunu düşünüyordu. Ama kimseye anlatamıyordum asıl sorunu.
Kulağımdaki kulalığı çıkarıp masaya koydum. Kaç sayfa test çözdüğümü bilmiyordum bile. Önümdekileri toplayıp çantama koydum. Fermuarı kapattıktan sonra kulaklığımı ve telefonumu alıp kütüphaneden çıktım.
Uzun bir yürüyüşün ardından sokağı ışığıyla aydınlatan tabelanın önüne geldim. Taehyung'un reklam panosuydu. Kusursuz yüzü, pahalı kıyafetleri ve mücevherleriyle harika duruyordu. Ben ise şuan üzerimdeki ucuz montun beni soğuktan korumasını umarak zindanıma yürüyordum.
Annem evden gittiğinden beri benim için ev zindandı. Babam içip duruyordu. Sürekli çalışmak zorundaydım. Klasik fakir öğrenci modeliyim işte.
Kalabalık caddeden yürürken karşı yolda görmeyi beklediğim şey asla Taehyung ve ailesi değildi. Büyük binanın önünde fotoğraf çekiyorlardı. Halinden memnunmuş gibi gözüken yüzün ardındaki gerçeği bilmesem cidden o gülümsemeye inanırdım. Etrafına kısa bir süre göz gezdirdi, birini görmek istercesine umut dolu bakışlarıyla süzdü insanları. Göremeyeceğini anlamış pişman bakışları aşağı düştü.
Günlerdir boynumda hissettiğim nefesiyle aklımı çılgına çeviren kişiyi şuan böyle görmek benim için fazla uçuktu. Yaşadığım şeyi birine anlatsam bana inanmayabilirdi ama koskoca Kim Taehyung bana sırnaşmıştı.
Tanrım...
Eğer beni tekrar yaşama döndürmek istiyorsan aklımı karman çorman eden o çocuğu bana ver...
Arzularıma yenik düşüyordum. Aramızda yaşanan kısacık bir olay beni her yönden yenilgiye uğratıyordu. Belki daha önce böyle birşey yaşamadığım için her zerrem delirmiş durumdaydı.
Ona bakmayı kesip yürümeye devam ettim. İki sokak aşağıda çalıştığım kafe vardı. Mesaimin başlamasına 2 saat vardı fakat erken gidecektim.
Çarpmamaya çalıştığım insanlarla bile iç içe girerek yolun sakin tarafına geçmeyi başarmıştım. Tek tük insanlar vardı. Çoğusu sabahın bu saatinde dükkanını açıyor, akşam evine 5 kuruş para götürmek için çabalıyordu.
Ne zaman zihnimdeki düşüncelerle başa çıkmaya çalışsam her şey karman çorman bir hal alıyordu. Eğer başıma böyle bir şey geleceğini bilsem Taehyung'a baştan iyi davranıp bu olacaklara engel olurdum. Onu gördüğüm her an kurdum resmen kıvranıyordu.
Kafeye vardığımda içeride masaları silen Hyunjin hyung'u görmüştüm. Sessizce birşeyler mırıldanıyordu.
"Merhaba hyung."
Beni görmeyi beklemiyormuş gibi şaşırmıştı.
"Kook? Bu günlerde fazla erkencisin."
"Şey sadece...kafamı dağıtmam gerekiyor."
"Baban mı?"
"Hayır bu kez o değil."
"Kafanı bu denli yoran şeyi merak ediyorum doğrusu. Kahvaltı yaptın mı? Bir şeyler yerken sohbet ederiz."
"Gerek yok hyung. Gelmeden önce birşeyler yedim."
"Evden mi geliyorsun?"
"Hayır kütüphanedeydim."
Önünde durduğu masanın sandalyesini çekip oturmamı söyledi. Tezgaha gidip 2 fincan kahve doldurdu ve yanıma geldi.
"Anlatmak istiyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
delta's son | tk
FanfictionDelta Kim Namjoon ve Vita Kim Seokjinin oğlu Kim Taehyung ve onun biricik aşkı Jeon Jungkook