0'8

1.6K 129 24
                                    

> Kim Taehyung

Zil çaldığında başımı sıradan kaldırıp Soobin ve Jimin'e baktım. İkisi de bana bakıyordu. Yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirip sınıftan çıkalım dedim. Ikiside onaylayınca beraber çıktık ve müzik odasına gittik. Hoseok ve Yeonjun bizden önce buraya gelmişlerdi.

"Aahh sizin burada ne işiniz var?"

İçeri giren kişiyi tanımamıştım. Nazik tavrını bozmadan yanımıza geldi. Masanın yanındaki gitarı aldı.

"Taehyung sen olmalısın. Herkes senin hakkında konuşup duruyor."

"Aaa biliyoruz Seung. Buraya gelmemizden rahatsızlık duymazsın değil mi?"

"Aslında...öğle arasında Chris gelecek. Sadece o zaman burada olmayın."

Aman tanrım onlar sevgili ve ben bunu unutmuşum.

"Ha bu arada unutmamışken söyleyeyim Taehyung, Jungkook seni arıyordu."

Ne? Beni mi?

"Hmm tamam."

Yüzündeki meraklı ifadeyi bozmadan bana bakmaya devam etti.

"Aramız biraz garip. O yüzden onunla konuşmak pek doğru bir seçenek değil."

"Anladım."

Ortamda kısa süreli bir sessizlik oluşmuştu. Yeonjun ve Soobin kenara çekilip fingirdeşmeye başlamıştı bile. Sohbet edip gülüşüyorduk ve bu süre zarfında Seungmin'i tanıma fırsatım olmuştu. Gerçekten aşırı nazik biriydi. Zil çaldığı için dağılmıştık. Teneffüsler bu kadar kısa olmak zorunda mıydı?

Sınıfa gireceğım sırada kapının yanında bekleyen Jungkook kolumu tutmuştu.

"Ne istiyorsun?"

"Sadece biraz açıklama yapmam gerekiyor. Beni dinleyebilir misin?"

"Ders başlamak üzere."

"Gerçekten kısa sürücek."

Başımla onayladığımda bırakmadığı kolumdan çekerek merdivenlerin oraya götürdü. Kimsenin olmadığında boğazını temizledi ve gözlerini gözlerime dikti.

"Bak...biliyorum sana karşı fazla önyargılıyım ama arkadaşlarımın birine bu kadar çabuk güvemesini istemiyorum. Onların iyiliklerinin kullanılmasını istemiyorum."

Onları kullanacağımı mı düşünüyordu? Bu kadar düşmüş mü görünüyordum? Yüzümdeki anlamaz ifadeye karşın gözlerinde pişmanlık vardı.

"Sana anlatamayacağımız şeyler var. Tıpkı seninde bize anlatamayacağın şeyler olduğu gibi. Biz senin hakkında medyaya sızdırılanları bilebiliriz sadece. Beni anlamaya çalış."

"Bana güvenememen onları kırmanı gerektirmiyor.  Benimle bir sorunun varsa başka birilerine taşıma"

"Emin ol hiç kimse benim onları kırmamı gerektirecek kadar önemli değil. Seninle sadece anlaşamama sebebimi konuşacağım."

"Sorun fazla popülerliğimden ötürü burnu havada olduğumu düşünmen. Hayır aklında kurduğun kişi değilim kafandaki Taehyung'u sil. Bu konu kapandı."

"Özür dilerim."

"Dileme."

"Peki. Sınıfa gidelim."

İkimizde konuşmadan sınıfa yürüdük. Bay Min bizden önce sınıfa girdiğinde hemen peşinden içeri girip yerimize geçtik. Yan sıraya baktığımda Jimin'in daha ders başlamadan uyuduğunu fark etmiştim. Soğuktan olsa gerek yanakları kızarmıştı. Odağım öğretmen masasına kaydığında Bay Min'in sinirli bakışlarının üzerimde olduğunu fark etmiştim. Feromonlarını hissettirmiyor onun yerine gözlerinden anlamamı bekliyordu. Boğazını temizledikten sonra dersi anlatmaya başladı.

Ders bitimine son 5 dakika kala serbest bırakılmıştık. Fazla sesten ötürü okuduğum kitaba odaklanamıyordum bir kere başladığım satırı en az 3 4 kere tekrar ediyordum. Kolumun çekilmesiyle yan tarafa döndüm.

"Ateşim var galiba. Revire gideceğim."

"Üşüttün mü? Seninle gelebilirim."

"Hayır gerek yok. Yoon benimle ilgilenir."

Yoon? Revirdeki hemşire mi?

Jimin, Bay Min'le beraber sınıftan çıktığında Soobin ve Jungkook onların arkasından gitmişti. Sınıftaki karışıklıktan faydalanıp ben de çıkmıştım. Benden önce hızlı gitmiş olacaklar ki koridorda kimse yoktu. Revir kapısına geldiğimde sessizce içeriden gelen sesleri dinledim.

"Bebeğim iyi değilsin. Hadi eve gidelim."

Nasıl yani? Yoon aslında Bay Min miydi?

"Jimin zorlama kendini. Hem Yoongi haklı eve gitmelisin."

Bana anlatamayacakları bu muydu? Bir oğretmen ve bir öğrenci ilişkisi. Sevgilerine engel olacağımı falan mı düşünüyorlardı? Onlardan en ufak bir çıkarım bile yoktu ki.

Jungkook çıktığında kenarda beni gördüğü için irkilmişti.

"Ne zamandır buradasın?"

"Bilmiyorum. Sence ne kadar süredir burada olmalıyım?"

Yüzüne doğru eğildim. Gergin ifadesi yerini başka birşeye bırakmıştı. Anlamadığım bir bakış...

"Sana bir soru sordum değil mi Jungkook? Neden garip bir ifade takınıyosun?"

Sessizliğini korurken sadece yakınlığımdan ötürü gözünü kaçırdı. Bileğinden tutup tuvalete doğru yürümeye başladım.

"Nereye gidiyoruz?"

Bu kez sessiz kalan bendim. Tuvalete geldiğimizde kapıyı açtım. Benden önce içeri girdiğinde ardından hızlıca girip kapıyı kilitledim. Yandaki duvara sırtını dayamış bana bakıyordu. Gergin ifadesi silinmemişti bile.

"Cevabını düşündün mü küçük tavşan?" dedim ön dişlerine ithafen.

"Dalga geçme benimle!"

"Dalga geçmiyordum ki."

Ona yaklaşmaya başladığımda burnuma kiraz kokusu gelmişti. Feromonları olduğuna o kadar emindim ki onun görmesini umursamadan yutkundum.

"Ne yapmaya çalısıyorsun Jungkook?"

Derince nefes alıp tekrar ona döndüm. Bu sefer feromonlarıyla esir alan ben olacaktım.

"Gözlerimin önünde beni savunmasız bırakmaya çalışıyorsun omega."

Aramızda sadece bir adım vardı ve gözleri gözlerimde takılı kalmıştı.

"Sadece onun özelini bilmemen gerekiyordu Taehyung. O zamanı geldiğinde anlatırdı. Sen merakın için onu inciteceksin."

"Birilerine söyleyeceğimi mi düşünüyorsun?"

"Evet öyle düşünüyordum."

Ağır feromon kokusundan hafifçe gözleri sulanmıştı. Burnunu çekip alnındaki saçlarını yana attı.

"Sana söyledim kötü biri değilim. Sırrınıza karşı bir sırrımı vereceğim."

"Nasıl yani?"

"Biliyor musun aslında dedem ve babamın arası yıllardır kötü. Hatta o haberlerde gördüğünüz tüm suikast girişimlerinde dedemin parmağı var."

Akmaya yakın gözyaşı yanağından süzüldü. O benim için değildi biliyordum. Ama bir anlığına ümit ettim.

"Bunu bana değil Jimin'e söylemen gerekiyordu."

"Doğruyu söylemek gerekirse sırlar konusunda daha güvenilirsin."

Yemin ederim ki gözlerindeki parlamaya o kadar net şahit olmuştum ki şuan ona sarılmak istiyordum. Konuşmak için dudaklarını araladığında onu susturan şey omzuna başımı dayamam olmuştu.

"Yanında nedense fazla rahatım küçük omega. Eğer güçsüz anımda beni sırtımdan bıçaklayacaksan buna hiçbir zaman karşılık veremeyeceğim."

Kiraz kokusu ciğerlerime doluyordu. Burnunu bir kez daha çekti. Ama bu sefer rahatsız olmamam içinmiş gibi daha sessizdi.

"Kırılgansın Taehyung. O sert görüntünün altında nasıl bir çocuk var? Bilmek için canımı bile veririm."





delta's son | tkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin