Odasında sessizlik ile oturuyordu Minho. Birçok kez meslek hayatında şizofreni hastası ile karşılaşmıştı ama hiçbiri Hyunjin kadar ona açık sözlü olmamıştı.
Tedaviyi reddetmiyordu ama ona doktorları çözüm olamıyordu ve dolayısıyla o da bir süre sonra farkında olmadan bırakmıştı.
"Ryujin bakar mısın?" dışarıya doğru seslendiğinde birkaç saniye sonra beklediği beden içeri girmişti.
"Bir şey mi oldu? Ayrıca senin çoktan çıkman gerekiyordu, neden çıkmadın?"
Gözlüklerini düzeltirken konuştu. "Bazı oturmayan şeyler var onlara bakıyordum, vaktin bu kadar geçmesini beklemiyordum."
Ryujin omuz silkme ile karşılık vermiş Minho'dan gelecek isteği bekliyordu.
"Hwang Hyunjin'in başka dosyası var mı?"
Bir süre düşündü önündeki beden sonra olumsuz anlamda kafasını salladı.
"Bana verilen dosyaların hepsini sana düzenleyip getirdim, yoksa eksik bir yer mi var?" İki yana salladı başını Minho.
"Sormak istedim sadece, işin bittiyse sende çıkabilirsin. İki gündür geç çıkıyorsun sürekli, bugün erken çık."
Ryujin onu onayladıktan sonra birkaç dosya daha getirerek odadan çıkmıştı. Koltuğuna yaslanarak bir süre gözlerini kapatarak dinlenmeyi denedi. Son günlerde çektiği baş ağrısı tavan yapmıştı, sürekli ağrı kesici ve kahve içmekten artık beyninin uyuştuğunu hissediyordu.
Bir işe yaramadığını fark ettiğinde eline defterini alarak tek tek hastalarını gezmeye başladı.
"Tedavin oldukça başarılı geçti Kwangyu, iki gün sonra taburcu olabilirsin. Kendine dikkat et ve elinden geldiğince sinirlenmemeye çalış."
Tam odadan çıkacakken koridorda bir çığlık sesi yükseldi. Ardından ise hızla koşan güvenlikler geçtiğinde hepsinin Hyunjin'in odasına ilerlediğini gördüğü gibi o da hızlı adımlarla odaya ilerledi.
"Yaklaşma bana! Uzak durun benden, kimseyi istemiyorum. Lanet olsun, beni yalnız bırakın!"
Yanına sakinleştirici ile yaklaşan hemşire ile iyice çıldırmaya başlamıştı Hyunjin. "Uzak dur benden!"
"Yiren dur! Çıkın hepiniz odadan, sadece Hyunjin ile ben olacağım."
Herkes şaşkınlık ile Minho'ya döndü. "Ama size saldırabilir, sakinleştirici alması gerekiyor. Şu an çok tehlikeli onla tek kalmanız."
"Bırakın da onunla nasıl konuşacağıma ben karar vereyim, çıkın şimdi."
Yatağında korku ile ona bakan Hyunjin'i gördüğünde yaklaşmak için hepsinin odadan çıkmasını bekledi.
Herkesin çıkması ile yanına yaklaşmak için hamle yapacağı sırada Hyunjin yatağında korku ile gerilemeye başladı.
"Sende bana sakinleştirici vereceksin, tüm gün ölü gibi yatmak istemiyorum. Uzak dur benden, istemiyorum."
Kafasını iki yana salladı. "Sana sakinleştirici uygulamayacağım Hyunjin, gerçekten."
Halâ korkuyla ona bakan Hyunjin'den yine olumsuz cevaplar yükseliyordu. "Hepiniz aynısınız, yapmayacağım deyip sonra yaklaştığınız anda onu kullanıyorsunuz, istemiyorum."
Minho elindeki defteri kenardaki masanın üzerine koymuş ellerini havaya kaldırarak boş olduğunu kanıtlamak ister gibi sallamıştı.
"Hâlâ güvenmiyorsun ama sana yemin ederim sakinleştirici yapmayacağım sana, istiyorsan bir saniye," üstündeki beyaz önlüğü çıkartmış ve sadece gömleği ile kalmıştı "sana bu şeklide yaklaşayım"
Hyunjin bir süre hiç konuşmadı, Minho ise ona zaman tanıdı. Hâlâ korksa da onayladı Minho'yu.
Yatağının yanındaki koltuğa oturarak Hyunjin'in alışması için bekledi. Hyunjin elindeki yastığı sıkı sıkıya kavramıştı.
"Bana neden kriz geçirdiğini anlatabilir misin Hyunjin? Eğer kendini buna hazır hissediyorsan."
Hyunjin'in o an vücudunun titrediğini fark etti. "Bilmiyorum sadece yanımda Lucy vardı bana yine oyunlarını anlatırken birden Zex belirdi."
Derin bir nefes çekmek zorunda hissetti kendini. "Normalde hep duvar kenarlarında dururken bugün oraya kadar geldi, kendimi aşırı güçsüz hissettim o an. Sonra onlar geldi ama onlar bana yaklaşmaya çalıştıkça Zex'te bana yaklaşıyordu. İstemedim, belki de korktum bilmiyorum."
Kafasını yastığa gömüp içli içli ağlamaya başlaması ile Minho da rahatlamıştı. Her zamanki gibi yine bekledi Hyunjin'in sakinleşmesini.
Hıçkırıkları bir süre sonra iç çekmelere döndüğünde elini kumaş pantolonunun cebine atmış ve küçük çikolatalardan iki tane çıkartmıştı.
"Çikolatanın bana göre her zaman yatıştırıcı bir etkisi vardır, al bakalım."
Tedirgince Hyunjin ona baktığında cebinden bir tane daha aynı çikolatadan çıkartıp kendi ağzına attı.
"İçinde bir şey yok, bak bende aynısından yiyorum." Minho'nun da yediğini gören Hyunjin çekinerek uzatılan çikolataları aldı.
"Günlük tutmayı sever misin Hyunjin?"
Genç ağzındaki çikolata ile ona baktığında tebessüm etmeden edemedi. Karşıdan gelen olumlu kafa sallaması ile kendi defterinin altındaki defteri ve önlüğünün cebindeki sarı rengindeki uçlu kalemi alarak gence uzattı.
"Buna günün nasıl geçtiyse eksiksiz yazmanı istiyorum, yazabilirsin değil mi Hyunjin?" Yine olumlu gelen cevaplama ile gülümsedi genç oğlana.
"Her ay sana yeni bir defter getireceğim, ay sonunda günlüğünü bana vereceksin. Bende ona göre tedavini nasıl hızlı hâle getiririz ona bakacağım, anlaştık mı?"
Omuz silkti. "Anlaştık doktor."
Minho yavaşça yataktan kalkmış ve koltuğun üzerindeki önlüğünü üstüne giyerek kapıya ilerledi aynı yavaşlıkta.
"Kendine iyi bak Hwang, iyi geceler."
Minho Hyunjin'den gelen cevabı duyamadan çoktan odadan çıkmıştı.
"Sana da iyi geceler ve teşekkür ederim doktor."•••
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my demons, hyunho
Fanfiction"Zaten bir savaşta değil miyiz doktor? Yaşam savaşı gibi." elindeki kağıdı parçalamaya devam ederken konuştu. "Buna hangi gözden baktığın önemli; sana göre bir savaş gibi gözükse de, çoğu kişi bunlar için hayatın ufak acıları der."