'Canavarın seni yok etmeden,
sen onu yok etmelisin.'Eline aldığı çizim ile doğru emniyete ilerledi Minho. Zaten orada olduğunu bildiği Jeongin ve Chan ile derince bir nefes alarak odaya girdi. "Jeongin ipucu buldum."
Dosyaya odaklanmış Jeongin kafasını kaldırarak Minho'nun elindeki kağıdı aldı. "Bu nereden çıktı?"
"Hyunjin'in odasından. Kaçırılmadan önceki gün Hyunjin'in odasına girmişti yine, bende o yüzden resmini çizmesini istemiştim Hyunjin'den."
Arkasına yaslanarak Minho'ya baktı Jeongin. "Güzel, o zaman benim de sana bir haberim var. Hastanede köstebek var, onun sayesinde hastaneye bu kadar hakim Seo-jun."
"Kim olduğu belli mi peki?"
Resmi incelemeye devam ederken olumsuz anlamda başını salladı. "Henüz tam bir tespit yapmadık ama ona çok yakınız. Kamera kayıtlarından tüm incelemer yapıldı şüpheli altı kişi var, o an hastanede olan. Kameralardan bazı görüntüler kesilmiş, o yüzden zaten bu kadar uzun sürüyor."
Ayağa kalktı ve Minho'nun yanına geçti. "Hastanede tanımadığın kimse yok, bu yüzden sana soracağım. Senden önce de Ryujin ile konuştum, bunlar ile onu bulmamıza ramak kaldı."
Jeongin'in sorduğu tüm soruları direkt cevaplamıştı, artık Hyunjin'e kavuşmak istiyordu sadece. Zaten hastaneki çalışanlar ilk anda sorgulandığı için Jeongin avı bulmuştu. Uymayan ifadeler vardı, kendisini gizlemek için başkasına atıyordu suçu.
Hastaneye bir ekip göndererek şüpheli ismi getirmelerini istedi Chan. Aradan geçen yarım saatin sonunda ise emniyette bir bağırış hakimdi.
"Tanrı aşkına dalga mı geçiyorsunuz siz! Ne demek ben şüpheliyim?" İki kolundan tutularak getirilen cılız bedene baktı Minho. Bu hastanede yeni staja başlayan Min Joon'du.
Chan'a baktığında çocuğu götürdükleri sorgu odasına ilerliyordu. Jeongin onunla giderken Minho ikisini beklemeye başladı.
"Burada beni boş yere tutuyorsunuz Komiser, bir yanlışlık yapmış olmalısınız yani." Kaşlarını kaldırarak baktığında boş gözlerle ona bakan Chan'ı gördü.
"Sana fikrini sormadım. Ben sorumu soracağım ve sen cevaplayacaksın, o zaman bakarız suçlu olup olmadığına."
Chan'dan gelen sert cevap ile gözlerini devirdi Min Joon. "Olay günü neredeydin?"
"Hastanedeydim ama stajım sekizde bittiği için çıkmıştım olay saatinde. Neden soruyorsunuz ki bunu?"
Sinirle iç çekti Chan. "Bir şeyleri tekrar etmekten hiç hoşlanmam Joon, ben sorarım ve sende cevaplarsın tamam mı?"
Sadece bir baş sallaması aldı Chan. "Neden Hyunjin'in odasına girdin?"
"Onun odasına personel girişine izin yok ki, sadece Bay Lee girebiliyor."
Elindeki kağıtları önüne doğru bıraktı Joon'un. Bunlar onun odasına girdiği fotoğraflardı, derin bir nefes aldı. "Yasak olmasına rağmen ne işin vardı o zaman?"
"Abartıldığını düşünüyordum kriz anlarının ama girdiğimde uyuduğu için geri çıktım."
Bu sefer kamera odasının önünden bir fotoğraf çıkardı. "Kamera odasında ne işin vardı? Sen çıktıktan bir saat sonra görüntüler kesilmiş, üstelik senin girdiğin kısımda bilgisayarda kesilmiş?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my demons, hyunho
Fanfiction"Zaten bir savaşta değil miyiz doktor? Yaşam savaşı gibi." elindeki kağıdı parçalamaya devam ederken konuştu. "Buna hangi gözden baktığın önemli; sana göre bir savaş gibi gözükse de, çoğu kişi bunlar için hayatın ufak acıları der."