'ölüm herkese bir nefes kadar uzaktayken, neden?'
Gözünü açtığında önce beyaz bir tavan, sonra ise yeni yeni doğmaya başlayan güneşin ışıklarını gördü Hyunjin. Zorlukla başını yana çevirdiğinde hastane odasında olduğunu anlaması uzun sürmedi.
Yataktan doğrulmak için koluyla destek almaya çalıştığında ise koca bir hüsrandı çünkü hissettiği acı ile direkt bu fikrinden vazgeçmişti.
Tavanı izleyerek yatmaya devam ederken kapının açılması ile oraya döndü. Görmek istediği bedeni görmesi ile yüzüne direkt bir tebessüm yayılırken, Hyunjin'in uyandığını fark eden Minho ise hızla yanına vardı.
"Tanrıya şükür sonunda uyandın. İyi misin, ağrın falan var mı, doktoru çağırmamı ister misin?"
Daha sorularını sıralayacak olan bedenin dudaklarını eli ile örttü. "İyiyim, ufak bir ağrı dışında bir şeyim yok ve doktoru çağırmana gerek de yok. Benim ihtiyacım olan doktor burada, daha fazlasına gerek duymuyorum."
Son cümlesi ile Minho'nun yüzüne yayılan tebessüm Hyunjin'i de güldürürken elini Minho'nun yanağına yasladı Hyunjin. "Beni bırakıp gideceksin diye çok korktum."
Hyunjin'in avuç içini öperken gülerek konuştu Hyunjin. "Daha seni kendime aşık etmeden nereye gidiyorum?"
İç geçirdi Minho. "Dalga geçme, Ryujin arayıp Hyunjin kayıp dediğinde nefes alamadım. Baktığımız her şey elimizde kalıyordu, bir an gerçekten bir gün öncesine gitmeyi diledim. Böylelikle seni o aptal adamdan koruyabilirdim."
"Senin yapabileceğin bir şey yoktu ki, yaşamamız gerekiyordu ve oldu. Şu an buradayım ve beraberiz. Senin beni bulacağına emindim ben, o yüzden ondan korkmadım bile. O şimdi hakettiği yerde ve bense senin yanındayım."
Birkaç günü de hastanede geçirdikten sonra tekrar odasındaydı Hyunjin. Kamera olayını Minho'ya söylediği için odanın her tarafı aranmış ve saate yerleştirildiği ortaya çıkmıştı.
Hyunjin yatağında uzanmış dışarıyı izlerken odanın kapısı çalınmış ve direkt giren bedenle şaşırdı Hyunjin. Karşında gördüğü gözleri kıpkırmızı Ryujin ile şaşırırken ani bir sarılmayı da beklemiyordu.
"Benim yüzümden oldu, özür dilerim. Daha önce kontrole gelmeliydim." Kendisine sarılarak ağlayan beden ile derin bir iç çekmiş ve o da sarılmıştı.
"Kendini suçlama Ryujin, olması gerekiyordu ve oldu. Hem artık iyiyim ama biraz daha ağlamaya devam edersen beni de ağlayatacaksın ve biliyorsun ben ağlarsam susmam."
Bununla direkt onu güldürürken, gözyaşlarından kaynaklı ıslanmış yüzüne yapışan sarı saçları geri ittirdi Hyunjin. "Minho ve senin kendinizi suçlamanız sinirimi bozuyor artık, bana geçmişe takılıp kalma dedikten sonra hem de."
Duygusal anlarını sona erdiren şey ise içeri giren Minho'ydu. Hyunjin'e adeta yapışmış Ryujin ile gülerken yatağın yanındaki sandalyeye oturdu. Konuşacaklarını anladığı için direkt ayaklanan Ryujin tam gidecekken geri dönerek Hyunjin'e masum bakışlar atmaya başladı. "Bir kez öpebilir miyim acaba?"
Bununla ikisi de şaşırsa da ona yanağını uzatan Hyunjin ile kocaman gülümsemiş ve iki yanağını da öpmüştü. Tam geri çekilirken Hyunjin'in de onu öpmesi ile ufak bir çığlık bırakmış ve yanaklarını sıkmıştı. "Yiyeceğim seni çocuk, az kaldı."
Sonra odadan çıkması ile Minho'ya döndü. Yüzünde büyük bir tebessüm ile izliyordu onu. "Gelsene yanıma."
Sandalyeden kalkmış ve Hyunjin'in bıraktığı boş bıraktığı kenarına oturmuştu. "Bazı şeyleri düşünmeye vaktin oldu mu?"
Gelen onaylama ile heyecanla ona baktı Hyunjin. "Yalan söylemeyeceğim, sana ilgimin olduğunun uzun zamandır farkındaydım ama bunun iş için olduğunu düşündüm. Sen bana itiraf yapana kadar da bu düşünce vardı kafamda. Bilmiyorum, hiç o gözle bakmamıştım ve sen bir anda söyleyince bunun imkansız olduğunu düşündüm. Seninle evdeyken biraz düşündüğümde sana olan yakınlığımı hiçbir hastama yapmadığımı fark ettim. Düşünmek için zaman istemem hepsini oturtmak istememdi ama artık cevabımı biliyorum."
"Cevabın ne peki?"
O an zaman duracakmış gibi hissetti Hyunjin, adeta vücudu ateş alacak gibiydi. Heyecanla Minho'nun cevabını duymak isterken beklediği şey kesinlikle dudaklarının üstündeki sıcak dudaklar değildi.
Başta şaşırsa bile bekletmemiş ve ufak bir tebessüm bırakarak dudaklarını aralamıştı. Alt dudağını kavrayarak emmeye başlayan Minho ile gülüşünü zorlukla bastırmış ve ellerini boynunda birleştirmişti. O da gecikmeden karşılık olarak Minho'nun dolgun üst dudağını kendi dudakları arasına hapsetmiş ve saçları arasına girmişti elleri.
Minho'nun ellerini belinde hissettiğinde öpüşleri iyice büyümüş ve bu Hyunjin'i heyecanlandırırken ana odaklanarak ensesinde olan elleri ile olabilirmiş gibi daha yakına çekmeye çalıştı.
Öpüşmeyi sona erdiren kişi ise Hyunjin'di. Nefes nefese kalmış bir şekilde Minho'ya baktığında onun da güldüğünü fark etti. "Cevabım yeterli oldu mu? Eğer anlamadıysan tekrar anlatabilirim, sorun değil."
Bu cümlesi Hyunjin'e büyük bir kahkaha attırırken hâlâ ikiside dip dibeydi. "Aslında çok anlamadım, bazı kısımlarda kafam karıştı sanırım."
"O zaman güzel bir anlatım yapmalıyım sana." İkisi de yüzündeki gülüş bitmezken Hyunjin Minho'nun ensesindeki elleri ile kendine çekmiş ve başlatmıştı öpüşmeyi.
Arkasındaki başlığa yaslanarak Minho'yu da kendi ile beraber çekmiş ve o pozisyanda devam etmeyi tercih etmişlerdi. İkisi yıllardır bu anı bekler gibi birbirini adeta savaş içinde öpmeye devam ederken, kapıdaki ufak boşluktan onları heyecanla izleyen Ryujin ve Seungmin'den haberleri bile yoktu.
•••
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my demons, hyunho
Fanfiction"Zaten bir savaşta değil miyiz doktor? Yaşam savaşı gibi." elindeki kağıdı parçalamaya devam ederken konuştu. "Buna hangi gözden baktığın önemli; sana göre bir savaş gibi gözükse de, çoğu kişi bunlar için hayatın ufak acıları der."