'Herkesin istediği biri gibi olmaya çalışırsak, diğerlerinden farkımız ne olacak?'
••"Yaklaşıyorum sana Hyunjin, neredesin?" Ufak ufak nefes alış sesleri yükseliyordu.
"Sözümün dinlenmemesi beni çok sinirlendirdi biliyorsun değil mi? O yüzden şimdi karşıma çık ve cezanı azaltayım."
Sesin uzaklaşması ile derin bir nefes veren Hyunjin dolabın üzerinde sessizce bekliyordu.
"Lanet olsun Hyunjin, çık artık ortaya. Tüm günümü sana ayıramam küçük velet, derhal çıkıyorsun."
Korku tüm vücudunu ele geçirmişti. O denli ki vücudunun aşırı titremesi yüzünden bayılacak gibi hissediyordu.
Adım sesleri tekrar yaklaşınca Hyunjin direkt elini ağzına kapatarak sesleri engellemeye çalıştı. Birkaç hışırtıdan sonra kapının kapanması ile sesler tekrar kesilmişti.
Gittiğini düşünen Hyunjin dolaptan inmek için ayağını uzattığında bir el hızla bileğini yakalamıştı.
"Benden kaçamayacağını anlaman gerekirdi minik fare."
••
Korkuyla gözlerini araladı Hyunjin. Gördüğü kabusta olduğu gibi elleri deli gibi titrerken derin nefesler almaya çalıştı.
Minho'nun ona öğrettiği gibi derin nefesler alarak kriz başlangıcını engellemeye çalışıyordu. Odağını başka bir şeye vermeye çalışsa da zihni buna izin vermiyor, aynı şeyleri yaşıyor gibi hissettiriyordu.
Nefesleri iyice daralan Hyunjin cama doğru adımlamak istese bile vücudu buna engel olarak yere düşmesini sağlamıştı.
Aradan geçen birkaç dakika ile Hyunjin iyice kötüleşiyordu. Artık vücudu kaldıramayan Hyunjin'in gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı.
"Lanet olsun! Neden işe yaramıyor bunlar. Tekrar yaşamak istemiyorum aynı şeyleri."
"Burada öleceğini ikimizde biliyoruz Hyunjin, senin kaçışın yok, sen ölüme mahkûmsun."
Başını sağa sola sallayarak kabul etmiyordu. "Ben ölmeyeceğim, bu hastaneden sağ salim çıkacak ve kendi hayatımı kuracağım."
"Hayır Hyunjin, baksana kimse sesini duymuyor. Birkaç saat sonra cesedini almaya gelirler, nasıl olsa artık yaşamıyor olacaksın."
Hâlâ direnmeye çalışıyordu Hyunjin. "Kapa çeneni Zex, ben yaşayacağım."
Artık gözleri iyice bulanık görmeye başlıyordu. Her ne kadar çabalasa da gözleri kapanacak gibi oluyordu.
"Evet bakalım bal çocuk, ne yapıyorsun?" Sözlerini uzatarak ve yüzündeki büyük gülümseme ile içeri giren Minho, yerde kıpkırmızı olan ve nefes almakta zorluk çeken Hyunjin'i gördüğü gibi elindeki defteri hızla yere attı.
"Hyunjin! Bana bak, gözlerini açık tut!" Hızla kucağına alıp yatağına yatırdı.
"Minho ben ölmek istemiyorum, lütfen." Zar zor kesik nefeslerinin arasında konuşuyordu Hyunjin.
"Ölmeyeceksin güzelim, seni bu hastaneden ben çıkartacağım hatta. Daha önünde oldukça uzun bir zaman var, bunları konuşmanın ise şu an asla zamanı değil."
Bir yandan Hyunjin'e müdahale ederken bir yandan da uyanık kalması için dediklerini cevaplıyordu.
Hyunjin ise her ne kadar dayanmaya çalışsa bile en sonunda başaramamış ve kendini karanlığa teslim etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my demons, hyunho
Fanfiction"Zaten bir savaşta değil miyiz doktor? Yaşam savaşı gibi." elindeki kağıdı parçalamaya devam ederken konuştu. "Buna hangi gözden baktığın önemli; sana göre bir savaş gibi gözükse de, çoğu kişi bunlar için hayatın ufak acıları der."