1.9

80 17 3
                                    

'hayat yalandan ibaret ama ben sana inanmak istiyorum, beni yarı yolda bırakmazsın değil mi?'

"Ne o şimdi de beni tanımıyormuş gibi mi yapacaksın Hyunjin? Ya da tanımanı kolaylaştırmak için Minik Fare mi demeliyim, ne dersin?"

Hyunjin hâlâ korkusu yüzünden konuşamazken ona yaklaşan beden ile nefeslerı sıklaşmıştı. Yavaşça önündeki saç tutamını kulağının arkasına sıkıştırmış, gözlerini Hyunjin'e dikmişti.

"Hadi ama benden hâlâ utanıyor musun yoksa? Bunları aştığımızı sanıyordum, ne de olsa senin her halini biliyorum." Yavaşça kulağına yaklaşarak fısıldadı. "Anadan doğma hâlini bile"

Hâlâ duygu karmaşası içinde olan Hyunjin onu itmeye çalıştı. Çabalarını boşa çıkartan ve bileklerini sertçe tutan tutan Seo-jun ile ağlamak üzereydi.
"Seni bulmam çok uzun sürdü, gereğinden fazla hemde. Bil bakalım kimin sayesinde buldum? Evet doğru tahmin ediyorsun annen."
Odaya büyük bir kahkaha bırakırken tutuşunu da sıkılaştırdı. "O bana fazla güveniyor biliyorsun, beni görünce çok sevindi hatta. Ne de olsa oğluna uzun süre baktım, beni çok seviyor."
"Uzak dur benden, çocukken bıraktığın travmalar yetmedi mi?"
Dudaklarını büzerek ona baktı Seo-jun. "Beni kırıyorsun Minik Fare, haberin olsun.

"Defol git hayatımdan, zaten içine sıçan sensin hâlâ yanıma geliyorsun. Bir an önce git buradan yoksa zamanında yapamadığım şeyi şimdi yapar ve polislere anlatırım."

Dudaklarını Hyunjin'in yanağına yaslamış ve ufak bir öpücük bırakmıştı. "Beni hâlâ şikayet edemezsin Hyunjin, seni şurada öldürmem saniyelerimi alır. Aslında senin çoktan ölmem gerekiyor ama güzelliğin sayesinde hepsi."

"Defol git artık! Seni görmek istemiyorum, her şeyi mahveden sensin ama hâlâ yüzsüzce karşımda konuşuyorsun!"

Onun yükselen sesi ile tedirgin olan Seo-jun, hızla bileklerini bırakarak kapıya ilerledi. "Burada bitmedi Minik Fare, benden kaçamazsın."

Ardından maske ile yüzünü kapatarak hızlıca dışarı çıktı. O sırada Hyunjin ise bir krizin eşiğindeydi.

Ellerini kendi boğazına atmış sertçe çiziyor bir yandan da delilercesine ağlıyordu. Aklına pis dudaklarının tekrar ona temas etmesi gelirken, yüzünü de çözmeye başlamıştı çoktan.

Ağlamaktan çoktan nefesleri çoktan düzensizleşmişti, elleri bu sefer saçlarına asıldığında kontrolsüzce kendini oradan oraya sallıyordu.

"Hyunjin sana dedim, buradan kaçmamız lazım."

Neredeyse bir yıldır onunla iletişime geçmiyordu Elie, Lucy ve Zex. Bir yılın sonunda Lucy'nin sesi ile ona döndü, camın önünde durmuş gitmesi için sürekli mırıldanıyordu.

Gözleri yana doğru kaydığında yere oturmuş elindeki havuç peluşu ile ona bakan Elie vardı. İstemese bile bu sefer dolaba doğru döndü, elleri ile ağzını kapatmış yüzündeki sırıtış ile ona bakıyordu Zex.

O an her şeyin bittiğini düşündü. 2 yılda olan ilerlemesinin bir anda yok olduğunu düşünürken çoktan göz yaşları akmaya başlamıştı.

Sesi birden yok olmuştu adeta, yüzünü kendine çektiği bacaklarına yaslayarak ağlamaya devam etti. Yüksek sesli ağlamıyordu, aksine kimse odaya girmeden onun ağladığını anlamazdı bile. Ağlamaktan daha çok kendini sıkıyordu çünkü.

Elleri bacaklarını sıkıca kavrarken kendini kasmak dışında bir şey yapamıyordu. Eskiye döndüğünü hissediyordu, her şeyin ilk başladığı zamanlardaki gibi.

O sırada hastaneye giriş yapan Minho elindeki poşeti Hyunjin'in sevdiği atıştırmalıklar ile doldurmuştu. Onun odasına ilerlemiş her zamanki gibi üç kez kapıyı tıklatıp içeri adımladı.

Bakışları Hyunjin'i direkt bulurken kapıyı kapatarak yanına ilerledi. "Bal çocuk? Uyuyor musun?"

Yavaşça dizlerine yasladığı yüzünü görmek adına eğildiğinde gördüğü açık gözler ve kıpkırmızı surat ile şoka uğradı.

Elindeki poşeti bırakıp yüzünü kaldırdığında panik yapmıştı. "Hyuniin, ne oldu, niye ağlıyorsun, söyle bana güzelim hadi."

Hâlâ kendini sıkan beden ile aklına hiçbir şey gelmiyordu çünkü şu an onu hiç duymuyordu Hyunjin. Odadan hızla çıkıp kendi odasına gidip sakinleştirici iğneyi alarak ilerledi.

İlk geldiğinde onu kullanmayacağım diye söz verse de şu an ondan başka şansı yoktu. Kendini sıkması konusunda zorlansa da iğneyi yavaşça koluna yaparak bir süre bekledi, kendini yavaşça serbest bırakan Hyunjin ile o da rahatlarken neden bu kadar stres yaptığını düşünmeden edemedi.

Hyunjin yanında oturmaya devam ederken uyanana kadar kılını dahi kıpırdatmadı Minho. Kafasında olabilecek tüm senaryoları kurarken Hyunjin'in kıpırdanması ile gözleri direkt onu buldu.

Gözlerini zorlukla aralayan Hyunjin, açtığı anda direkt tedirgince odaya baktı. Yatağın ucunda oturan Minho ile göz göze geldiği an bir tık sakinlese de hâlâ hissediyordu, o buradaydı.

Minho ona yaklaşacakken tedirgin olsa da ses etmedi, ona güveniyordu. Minho onu her daim sakinleştiren biriydi, şu hayatta güveneceği tek kişi oydu.

Minho hemen yanı başına oturarak ona baktığında gözleri direkt dolmaya başlamıştı. "Hadi güzelim ne oldu anlat bana, anlat ki sana yardım edeyim hadi."

Direkt ellerini birbirine kenetleyerek parmak kenarlarını soymaya başladığını fark eden Minho ikisinin ellerini birleştirdi. "Kendini kötü hissedersen elimi sık, sana hiçbir şey demeyeceğim. İstediğin kadar sık, dert değil benim için."

Hyunjin onu onaylayarak Minho gelmeden önce yaşadığı şeyleri ona anlatmaya başladığında Minho'nun tüm vücudu sinir ile kaplandı. Şimdi bir şey derse Hyunjin'in konuşmayacağını bildiği için sessizce onu dinlemeye devam etti.

Sonlara doğru yaklaşan Hyunjin artık dayanamayarak kendini serbest bıraktı. Minho'nun omuzuna başını koyarak sessizce orada ağlamaya devam etti. Sakinleşmesini bekledi bir süre, Hyunjin ellerini ayırarak kollarını Minho'nun boynuna dolayark devam etti.

"Minho bazen o kadar çok bunalıyorum ki, gerçekten sıkıntıdan patlayacak duruma geliyorum. Bu kadar odanın içinde sadece sen ve Ryujin'i görüyorum, bunu sıkıntı etmiyorum çünkü seni görmeyi, seninle vakit geçirmeyi seviyorum. Bu konuda bu zamana kadar sıkıntım yoktu ama bugün onu görünce nefes alamadım resmen, gözümün önünde onu görünce ben tekrar eskiye döndüm sandım. Seninle çabalarımızın boşuna gitmesi beni çok korkuttu."

Minho belindeki eliyle hayalî daireler çizerken omzuna ufak bir öpücük bıraktı. "Güzelim onun buraya nasıl girdiğini de bulacağım, onun hakettiği cezayı çekmesini de sağlayacağım. Sana yaşattığı şeylerin en beterini yaşatacağım ona, sen sadece bana güven."

Hyunjin onu onaylayarak tekrar başını tekrar omzuna koydu. Belki yakalanırsa meslek hayatını zarara sokacaktı ama o an Hyunjin için her şeyi yapacabilecek durumdaydı. "Benimle bu gece dışarı çıkmak ister misin?"

•••
Yorum yapmayı unutmayın.

my demons, hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin