Gözlerimi yavaş yavaş açtığımda bir hastane odasında olduğumun farkına vardım.
Flashback (Yazardan)
Yeşil ışıkta geçerken soldan gelen arabayı görmeyen Kerem frene zamanında basamamış, kendilerini kazadan koruyamamıştı.
Gece çarpmanın etkisiyle cama doğru savrulmuş başını cama vurmuştu. Neyseki ağır yaralanmamıştı.
Kerem için aynısı söylenemezdi. Soldan çarpan arabayla kapı içe doğru göçmüş bacağı sıkışıp kalmıştı. Öne doğru savrulunca da kafasını direksiyona vurmuştu.
Kazayı gören etraftaki insanlar hemen ambulansı aramışlardı. Onlara çarpan aracın şoförü iyiydi, yara almamıştı. Tüm hasar Kerem ve Gecedeydi.
Yaklaşan siren sesleri ambulansın geldiğini belirtiyordu.
(Gece'den)
Gözlerim hafifçe açıldığında anın farkında değildim. Kafam çok acıyordu ve hareket edemiyordum. Ne gücüm ne de halim vardı. Siren seslerinden ambulansın geldiğini anlayabiliyordum. Yavaşça kafamı çevirdiğimde kafası direksiyonda çok kötü bir halde olan Kerem'i gördüm. Bu kazada ölmediysem bile onu böyle görünce ölmüş gibi hissetmiştim. Ellerim ona dokunmak istiyor, iyi olup olmadığına bakmak istiyordu. Ama ne elimi kaldırabiliyordum ne de kapanan gözlerimi açamıyordum.
(Flashback end)
Kerem? Kerem nasıldı? Kalbime düşen büyük bir korku ve endişeyle yerimden kalkmaya çalıştım. Ayağa kalktığım anda başım dönmüştü. Düşecekken hemen yatağa oturdum ve o sırada içeriye doktorla beraber hemşire girdi.
"Gece hanım? Napıyorsunuz, hareket etmemelisiniz." dedi doktor.
"Kerem, Kerem nasıl? Onu görmem lazım, lütfen. Lütfen onu görmeme izin verin, iyi değil mi?"
Ona bir şey olduğu düşüncesi beni daha da zayıflatıyor kalbime ağrılar saplanmasına neden oluyordu.
"Bekleyin lütfen." deyip dışarı çıktı doktor. İki dakika sonra içeriye girdiğinde arkasından da Barış girmişti. Gözleri şişti.
"Aslanım?" deyip yanıma yaklaştı ve canımı acıtmamaya çalışarak sarıldı bana. Bana sarıldığı anda içimde tutmaya çalıştığım gözyaşlarımı bıraktım.
"Barış... İyi değil mi? Keremim iyi değil mi?" dedim ağlayarak.
"İyi, merak etme." demişti ama inanmamıştım. Sesi titriyordu söylerken.
"Barış, yalan söyleme bana. Yalan söyleme bana!" diye bağırmıştım. Bir şey vardı ve benden saklıyordu. İnanmak istemiyordum, olmazdı değil mi? Beni bırakıp gitmezdi değil mi?
Barış doktora dönüp kafasını sallayınca hemşire yanıma gelmiş ve serumumu ayaklı askı gibi bir şeye asmıştı.
"Gelin, kendi gözlerinizle görün Gece Hanım." deyince beklemeyerek ayağa kalktım. Biraz başım döndüğü için Barışa tutunmuştum.
Bir yoğun bakım odasının önüne geldiğimizde durdular.
Kafamı çevirip küçük camdan içeri baktığımda bacaklarım dayanamamış ve kendini bırakmıştı. Düşeceğim sırada Barış tutmuştu beni. Ağlamam şiddetlenirken kalp atışlarım da artıyordu.
"Barış! İyi değil mi Barış? Gözetim amaçlı burada değil mi? Bir şey söyleyin!" diyerek bağırmıştım. Benimle beraber Barış da ağlıyordu.
"Gece Hanım, merak etmeyin. Hayati bir tehlikesi yok. Gözetim için orada. Ama maalesef bir süre futbol oynayamaz. Bacağına darbe almış çünkü. İyileşmesi iki ayı bulur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Magic of the Night 🪄 | Kerem Aktürkoğlu
Fanfiction"Oynamak istiyorum." "Olmaz, ayağın-" "Ne olursa olsun, bu maçı Kerem için oynayacağım." Bu hikayedeki kişi ve kurumların gerçekle bir ilgisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür. Görseller benzetme için kullanılmıştır.