BÖLÜM 7- YIKINTI

9 1 0
                                    


Kapının önünden gelen küt bir ses üzerine herkes bakışlarını o tarafa çevirmişti. Hiç şüphesiz kimse orada İdil'in baygın bedenini görmeyi beklemiyordu.Düşüncelerinin saldırısından ilk kurtulan Yıldırım oldu ve atik bir hareketle kapının önüne ilerleyerek kızı yerden kaldırdı. Sakin fakat geniş adımlarla toplantı odasının içindeki deri kanepeye kızın yorgun bedenini bıraktı.

Bakışlarını kızın harap haldeki bedeninden güç bela çekip Burak'a odakladı. "Yani bu bilgiler ışığında kız suçsuz, en azından oradaki parmak izleri onun bir akrabasına ait?" dedi halen bir şeyler yerine oturmuyor gibiydi.

"Evet abi, ilk örnekler daha temizdi fakat sonradan elimize geçen parmak izlerinde oturmayan bir şeyler vardı, emin olmak için adli tıp ile detaylı bir inceleme yaptık. Elimizdeki dört parmak izinden üçünün üzerinde taşıma izi var yani birileri İdil'in parmak izini dokunduğu cisimler üzerinden alarak olay mahallerine taşıdı. Son parmak izi ise kısmi parmak iziydi bildiğiniz gibi," dedi ve derin bir nefes aldı.

"DNA büyük oranda eşleşti fakat %20 oranında farklı kısım mevcut bu da demek oluyor ki oradaki İdil değildi, onun bir akrabası, üstelik birinci dereceden bir akrabasıydı." Dedi ve sustu. Çok büyük bir yanlışlık yapmışlardı ve ne yazık ki kanepe de yatan genç kızı haksız yere suçlamış, işkence etmişlerdi.

"Allah kahretsin," dedi Karahan dişlerini sıkarak. Meslek hayatında elbette her zaman işler yolunda gitmemişti ama hiçbir zaman bu denli büyük bir hata da yapmamıştı. Masum bir kıza günlerdir acı çektirmişler, işkence etmişlerdi. Varlığını bile unuttuğu vicdanı sızlamaya başladı.

"Peki bu akraba kim?" diye fısıldadı Yıldırım, kızın yetimhanede büyüdüğünü, hiçbir akrabası olmadığını biliyorlardı. Aylardır süren araştırmalarda bunun aksi tek bir kanıt bile olmamıştı.

"Tek söyleyebileceğim bir erkek olduğu, ama oradan yola çıkarak ilerlememiz çok zor. Örnek çok bir şey vaat etmiyor, İdil de uyanıp bize yardımcı olmak istemezse, ki bu konuda kimse onu suçlayamaz, pek yol alamayacağımız ortada," dedi Burak tekrar bilgisayarının başına otururken.

"Sen en ince detayları bile defalarca kez araştırmaya devam et," dedi Karahan. "Bende batırdığımız ortalığı temizleyeyim, üst kurumlara bilgi vereyim" diyerek odadan çıktı.

Diğer ekip üyeleri de dağılmış, sadece Burak, Yıldırım ve İdil odada kalmıştı. İdil halen daha baygındı.

Yıldırım birkaç dakika ne yapacağını bilemeyerek ayakta kalmıştı. Sonrasında toplantı masasından bir sandelye çekerek oturmuş, büyük ekrandaki çocuk cesedine bakmaya başlamıştı.

Uğur böceği resminin öylesine orada olmadığını içinden bir ses söylüyordu. Fakat nedenini hemen bulamayacaktı.

"Burak internette şu uğur böceği resmini de tarat, belki mitolojik veya başka bir anlamı vardır." Dedi ve bakışlarını İdil'in halen baygın bedenine çevirdi.

Kızın bileklerinde kıpkırmızı halkalarla çevrili yanıklar vardı, elektrik akımının başladığı yerlerde yanmaktan kan oturmuş, deri soyulmuştu. Şu an göremese de ayak bileklerinin de bu halde olduğunu tahmin etti. Yüzü sıkıntıyla buruştu ve derin bir nefes alarak bu sıkıntıyı dağıtmaya çalıştı.

Yerinden kalkarak odanın içindeki ecza dolabına yöneldi. Burada üst düzey ilaçlar ve ilk yardım malzemeleri vardı. Tehlikeli bir iş yaptıkları için bu dolap onlar için çok önemliydi. Dolabın içinden çok aramasına gerek kalmadan yanık kremini buldu ve İdil'in baş ucuna geldi.

Kızı yakın takibe kendi almış kendi tutuklamıştı bu nedenle, vicdanı sızlıyordu. Başarısızlık hissi tüm ruhunu kaplamıştı.

Kremin kapağını açarak yavaşça eline sıktı ve kızın bileklerindeki yaraların üzerine kremi yavaşça yedirdi. Bu ona çok iyi gelecek acısını büyük oranda alacaktı.

VAVEYLA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin