Yıldırım'ın bakışları yaralı genç kız ile göz göze geldiğinde aslında yapma demek istemişti, ateşleme o silahı. Ancak içinde bulunduğu şartlar doğrultusunda başka hiçbir imkanı yoktu.
Silahı kendisi ateşlemek ve İdil'in ellerine de kan bulaşmaması için her şeyi yapabilirdi.
Biliyordu ki ellerine bir kere kan bulaştığında bir lanet gibi insanı sarar ve kötülükler peşinden gelirdi. Aynı şeyi İdil'in de yaşamasını hiç istemezdi fakat olan olmuştu.
Silah ateşlenmiş, çıkan kurşun adamı yere yıkmıştı.
Adam sırtından aldığı tek bir kurşun darbesi ile yere yığılırken Yıldırım atik davranarak adama ulaşmış, nefes alıp almadığını kontrol etmişti ancak biliyordu, adamın gözlerinde ölümün soğukluğunu görmüştü.
Oysa ki adam ölmese belki onu konuşturabilir bilgi alabilirlerdi. Tabi adamın onları öldürmeme ihtimali o kadar düşüktü ki, aslında onun ölmesi Yıldırım ile İdil'in hayatta kalabilmesi için tek şanstı.
Adam için yapılabilecek bir şey olmadığını fark ettiği an, önce telefonunu çıkartmıştı. Bir yandan da göz ucuyla İdil'in ne durumda olduğuna bakıyordu. İdil yerde oturuyor, boş gözlerle birkaç metre ilerisindeki ölü adama bakıyordu. Teninde hala silahın soğuk kabzasını duyumsuyor kaçıp kurtulmak istese de bir adım bile uzaklaşamıyordu.
"Alo," dedi hızlıca karşı tarafın cevap vermesine müsaade etmeden her zaman ki tok sesiyle konuşuyordu.
"Burak, İdil'in evine acil bir ekip yolla. Ortalığın temizlenmesi gerek," dedi ve telefonu kapattı. İdil'in yanına geldi ve diz çöktü.
Kızın yüzünü ellerinin arasına aldı ve bakışlarını kendisine çevirmesi için yüzünü hafifçe sarstı.
Teması İdil hissetmiyor gibiydi, tepkisizdi. Yıldırım kızın morarmış, yara bere içindeki yüzüne baktı ve sanki mümkünmüş gibi suçluluk duygusu katbekat arttı.
"İdil," dedi naif olmaya özen gösterdiği bir ses tonuyla. Bir yandan da hafif teması ile İdil'i girdiği transtan çıkartmaya çalışıyordu.
İdil ise bakışları boş bir şekilde birkaç dakika önce öldürdüğü adamın cansız bedenine bakıyordu. Şoka uğramıştı, olanları görse bile sanki beyni algılamıyor gibiydi.
"İdil," dedi bu defa daha yüksek bir ses tonuyla ve kızı daha sertçe sarsarak. Bu sefer ki teması işe yaramış olacaktı ki İdil bakışlarını cesetten Yıldırım'ın yüzüne çevirmişti.
Hafifçe yutkundu. Halen daha ne olduğunu algılayamıyor gibi olsa da elleri yavaşça Yıldırım'ın yüzüne gitti.
"Kaşın kanıyor," dedi fısıltıyla. Sesi o denli kısık çıkmıştı ki, ikisi de duymakta zorlanmıştı.
"Peçete bulalım," dedi İdil, hareketleri o kadar mekanikti ki, ortamdaki tek sorunun Yıldırım'ın kaşının kanaması olduğunu düşündüğü belliydi.
Beyni biraz önce öldürmüş olduğu adamı yok saymaya çalışıyordu.
Çevik olmaya çalışan bir hamleyle yerden kalktı ve dağınık odanın içinde boş gözlerle bakındı.
"Buralar çok dağılmış," dedi bir yandan da yere düşen kitapları ve kağıtları toplamaya çalışıyor, çalışma masasının üzerine eline geçen her şeyi kaldırıyordu.
Yıldırım ise İdil'e müdahale edip etmemekte kararsız kalmıştı. Kız büyük bir şok geçiriyordu ve nasıl bir tepki vereceğini o da bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAVEYLA
Action24 yaşında, zorluklarla tutunduğu ve uğruna mücadeleler verdiği hayata sonunda sımsıkı tutunmuştu. Yeni başladığı bir işi, kendi zevkine göre düzenlediği küçük ama sıcak bir yuvası olmuştu... Şimdi derin bir nefes alıp hayatın tadını çıkarmalıydı...