İdil her ne kadar ağrı kesici almış olsa da özellikle kafasına aldığı darbelerin etkisi ile ağrısı çok fazlaydı. Beyni zonkluyor, bedeni maruz kaldığı acı seviyesi altında eziliyordu.
Yıldırım ise hem vicdan azabından hem de yardımcı olamadığından ötürü çaresiz bir şekilde İdil'in yanında durmuş ilacın etki etmesini bekliyordu.
İdil'in onu suçlayıcı sözlerinde sonuna kadar haklı olduğunu biliyordu ancak bu kadar keskin bir cümlenin kendisini yaralamasını da önleyememişti.
Çocukluğundan beri kendini suçlamaya eğilimi olduğundan başkasının ağzından direkt olarak onu suçlayan tarzda kelimeler duymak, sandığından daha çok yakmıştı canını.
"Özel olarak istediğin bir yemek var mı?" diye sordu Yıldırım sessizliği bölmek adına.
İdil ise gözlerini kapatmış, ağrı kesicinin işe yaramasını bekleyerek bedenini koltuğa iyice gömmüştü.
Yıldırım'ın sözleri üzerine gerçekten mi dercesine baktı yüzüne.
Şu an hiçbir şey düşünemiyordu, bedeni o denli yüksek bir acıya ev sahipliği yapıyordu ki, saatler önce öldürdüğü adamın vicdan azabını bile gölgelemişti bu acı.
Yıldırım ise kafası karışık bir şekilde süzdü İdil'i.
Tüm bu kötülüklere nasıl bulaştığını düşündü.
Bugün ki saldırı bir şeyi netleştirmişti ki, İdil bilmese bile bu örgüt ile bir bağlantısı vardı.
Üstelik çok ciddi bir bağlantıydı bu.
Bu sefer sessizliği Yıldırım'ın çalan telefonunun sesi bölmüştü.
Arayan Burak'tı.
"Alo," dedi kendinden emin tok ses tonuyla.
İdil telefonda hararetli bir şeyler konuşulduğunu duysa da kelimeleri net olarak seçemediğinden tekrardan gözlerini kapatmıştı.
Nispeten uzun sayılan ve Yıldırım'ın onaylamak dışında bir şey söylemediği telefon konuşması sona erdiğinde İdil bedenine bakan bir çift kahverengi gözü hissetmiş olacaktı ki, gözlerini açtı ve ona bakan Yıldırım'a döndü.
"Ne olmuş?" diye sordu enerjisi tamamen çekilmişti sanki. Bir kötü haberi daha kaldırabileceğini sanmıyordu.
"Diğer ilacı da al," dedi Yıldırım ve bir şey söylemeden sehpanın üzerindeki tepsiyi kaldırıp mutfağa yöneldi.
İdil de diğer ilacı hızlıca alıp, Yıldırım'ın tekrar yanına gelmesini bekledi.
Dakikalar geçip giderken Yıldırım halen daha geri gelmemişti. Ancak mutfaktan gelen tıkırtılar onun bir şeyler yaptığını gösterdiğinden İdil de sabırla beklemeye devam etmişti.
Bu arada hem merak ettiğinden hem de ilk aldığı ilacın güçlü etkisinden olacaktı ki, bedenindeki ağrı sinyalleri kesilmiş, sadece gerginlik ve yorgunluk kalmıştı.
Bu ilacı bulan her kimse İdil içinden ona dua etti.
Neredeyse yarım saat sonra iki portakal suyu ile Yıldırım yanına geldiğine ona anlat dercesine bakıyordu.
Yıldırım İdil'in daha iyi ve daha canlı göründüğünü gözlemlediğinden yanına yavaşça oturdu ve portakal suyunu eline alıp büyük bir yudum aldı.
İdil de önüne bırakılan bardağı alıp boğazının izin verdiği ölçüde bir yudum almıştı.
"Eee," dedi sabırsızlıkla.
Yıldırım, İdil'i net bir şekilde gözlemliyordu. Kızın sakladığı bir şeyler olup olmadığını merak ediyordu. Bu yüzden sözlerini olabildiğince yavaşlıkla söyleyecekti.
"Burak aradı, kısmi DNA izi eşleştirmeleri bitmiş.." dedi ve kısa bir nefes molası verdi.
"Örgütün başındaki adam ile akraba olduğun kesin. Bir erkek olduğundan abin ya da baban olduğunu düşünüyoruz," dedi ve durdu.
İdil bir an nefes alamıyormuş gibi durmuştu. Tüm bedeni yeni öğrendiği bu bilgi ile şoka girmişti sanki.
Elindeki bardağı bile tutacak enerjisi kalmamıştı bu nedenle henüz bir yudum alınmış portakal suyunu gerisingeri bıraktı ve Yıldırım'a şok olmuş bir şekilde bakmaya devam etti.
Yıldırım kızın gerçekçi olduğunu, gerçekten şaşırdığını görebiliyordu ancak aklına yatmayan çok şey vardı ve ne olursa olsun profesyonelliği elden bırakmamalıydı.
"Ayrıca evine gelen adamı araştırdılar, bir tetikçi. Örgüt ile bir bağlantısı yok. Bağımsız çalışıyor," dedi ve durdu. İdil'in söylediklerini hazmetmesini bekliyordu.
"Yani," dedi İdil kısılmış sesini hafif bir öksürük ile açarak.
"Örgütteki her kimse beni ortadan kaldırmak için birini tuttu," dedi ve sustu. Bu durumda Yıldırım ve ekibin gözünde tekrar şüpheli bir konuma gelmiş olduğunu anlayarak korku ve şaşkınlıkla baktı Yıldırım'a.
"Beni ortadan kaldırmak istediklerine göre bir şeyler bildiğimi düşündüler..." dedi ve düşünceli bir şekilde baktı karşısındaki genç adama.
Yıldırım ise bu halde bile zekası ile İdil'e hayran kalmıştı.
Kızın başına gelmeyen kalmamış, üstüne birini öldürmüş ve hayatı tepetaklak olmasına rağmen genç kız aradaki bağlantıları çok net ve hızlı bir biçimde kurmuştu.
Takdir etmemek elinde değildi.
Aralarında kısa bir sessizlik peyda olmuştu.
Yıldırım hem hayran bir şekilde hem de düşünceli olarak İdil'i süzerken, İdil de tekrar şüpheli konumuna geldiğinden korku ile Yıldırım'a bakıyordu.
Tekrar sorgulanmayı ve bir işkenceyi daha kaldıramazdı.
Sessizliği İdil böldü.
"Şimdi ne olacak?" diye sordu Yıldırım'a.
Yıldırım ondaki korkuyu gördüğünden hafifçe tebessüm etmişti.
Genç kız her şeye rağmen yaşamak istiyordu, bu telaş onun habercisiydi.
İdil ise bu gülümsemeyi tam olarak anlamamıştı. Kendisi bu kadar kötü durumdayken Yıldırım'ın gülümsemesi sinirine dokunmuştu.
"Neye gülüyorsun ya!" diye sert bir şekilde çıkışmıştı genç kadın, genç adama.
Genç adam ise İdil'in yavaş yavaş eski saldırganlığına kavuştuğunu görüyor ve bundan oldukça mutlu oluyordu.
"Beni tekrar işkence odasına mı götüreceksin yoksa?" diye sordu İdil daha fazla dayanamayarak.
"O yüzden çabuk iyileşip de sorgu da ölmemeyim diye mi bana ilaç ve meyve suyu getirdin?" diye sordu ardından da.
Beyni tüm olası senaryoları zihninde canlandırıyordu. Ve maalesef ki tüm senaryolarda acı çekiyordu.
Birkaç dakika Yıldırım sessiz kalmaya devam etti.
"Hayır," dedi yavaşça.
"Aklımda çok daha güzel başka planlar var."
İdil ise hem öfke hem de merak ile karışık bir bakış attı genç adama.
Oysa genç adam sessiz kalmakta çok kararlıydı.
Sakince meyve suyundan bir yudum alırken İdil'i süzmeye devam ediyordu.
BÖLÜM SONU
24.06.2024
Herkese merhabalar. Lütfen okuyorsanız burada olduğunuzu belli edin ve ufak bir yorum yapın –bir de beğeni tabi :) - bir sonraki bölümde görüşmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAVEYLA
Action24 yaşında, zorluklarla tutunduğu ve uğruna mücadeleler verdiği hayata sonunda sımsıkı tutunmuştu. Yeni başladığı bir işi, kendi zevkine göre düzenlediği küçük ama sıcak bir yuvası olmuştu... Şimdi derin bir nefes alıp hayatın tadını çıkarmalıydı...