Dear international readers, you can read our story translated to your language from the "translate" option of Google Chrome. Please don't forget to login to wattpad and add comments about our story.<3
Herkese merhaba! İlk bölüme olan heyecanınız bizi çok mutlu etti, okuyan ve beğenisini ileten herkese çok teşekkür ederiz.<3 Bizim LeyKen'imizi her geçen bölüm daha da seveceğinizi umuyoruz çünkü biz de yazdıkça öyle hissediyoruz.
Yorumlarınız bizim için çok değerli. İyi okumalar!
Bölümün şarkısı: Taylor Swift - Slut!
-satürn & rana :)
***
Leyla
Günün son sahnesi bittikten sonra kendimi karavana atmış ve çıkmak için hazırlanmıştım. Korumam benim kuyruğum olarak peşimde dolandığı zamanlar harici için benimsediği yerde, karavan kapımın hemen yanında beni bekliyordu. Perdeyi aralayıp çaktırmadan dışarı bakındım. Kollarını önünde bağlamış, etrafa tehditkar bakışlar atıyordu. Bu triplerine güldüm. Bütün gün ne zaman hareketlensem iki adım arkamdan gelmeyi ihmal etmemişti. Sadece yemek arasında bir sandviç alıp uzağa çekilmişti ancak o sırada da beni göz hapsinde tutmaya devam etmişti. Tepemde birinin dikilmesini istemiyorum derken neyi kast ettiysem tam olarak gerçekleşiyordu.
Gün başındaki gergin konuşmamızdan sonra beni en az on defa daha sinir etmeyi başarmıştı.
"Yapışık ikiz gibi gezmemize gerek yok, alt tarafı karavandan çıkıp eve giriyorum sahne için." diye sitem etsem de o donuk duruşunu bozmayıp "Ben görevimi yapıyorum Leyla Hanım." diyerek beni kale bile almamıştı. En sonunda dayanamayıp şikayet etmek için babamı aramıştım. Ama o daha yüz yüze bile tanışmadığı korumanın tartışmalarımızda haklı taraf olduğunu söyleyip beni resmen satmıştı.
Bütün gün kendisiyle öyle çok muhatap olmak zorunda kalmıştım ki dün gece deli gibi merak ettiğim yüzü şu an gözüm kapalı tarif edebilecek kadar ezberlemiştim. Ve bundan hiç memnun değildim. Tabii beni sinir etmelerinin dışında, ben karavandayken ve ondan uzakta kalabilirken onu izlemenin günümü biraz olsun eğlenceli kıldığını inkar edemezdim. Onu görüp seslendiğim ilk andan beri setin ortasındaki alakasızlığı ve şaşkın duruşu beni inanılmaz güldürmüştü. Setteki herkesin ona gelip kim olduğunu sormalarından çok rahatsız olduğu her halinden belliydi. İlk konuşmamızda benim dünyama olan ön yargısı ve yabancılığı anlaşılmıştı zaten ama bu kadar bariz gözlemleyebilmeyi ben de beklemiyordum. Etrafında olup biten her şeye kaybolmuş kedi gibi tepkiler veriyordu.
Biraz daha onu gözetledikten sonra aşırı derecede yorgun olduğumu ve kendi evimi ne kadar özlediğimi fark edip karavandan çıktım.
Ben kapıyı açar açmaz yaslandığı yerden doğrulup dikleşen korumama "Sizin için de mesai sonu, gidebilirsiniz." dedim. Yüzünde belli belirsiz bir rahatsızlık oluştu.
"Sizi eve ben bırakacağım." dedi düz bir ses tonuyla.
"Ona ne gerek varmış? Sadece evime gideceğim zaten başıma bir şey gelecek değil. Teşekkür ederim beni bugün koruduğunuz için, bitti dedim mesai işte." dedim sıkıntılı bir şekilde.
"Sizin evinizi de bilen ve set çıkışında notunu bulduğunuz birinden korunduğunuzu hatırlatmama gerek olacağını düşünmemiştim. Ama gerekliyse de; benim işim, benim kurallarım. Mesai sonuna ben karar verebilirim." dedi sabahki sinir bozucu otoriter tavrıyla.
Daha fazla tartışacak enerjim olmadığı için uzatmadım. "Ya sabır! İyi gel o zaman, ama arabayı ben kullanırım, sen de evine kendi çabanla dönersin artık." derken hem yorgunluktan hem de sinirden 'siz'den 'sen'e geçiş yapmıştım. Başını onaylayan bir ifadeyle öne eğdi ve önünden yürümem için yolu gösterdi. Göz devirip arabaya doğru ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Yabancı
Romansa"Leyla..." diye mırıldandığında onu daha iyi duyabilmek için yatakta kayıp yanına yaklaştım ve elimi yanağımın altına koyarak uzanır pozisyona geçtim. "Efendim?" dediğimde gözleri yine beni mekandan soyutlamak istercesine derinleşmişti. "Her yerde s...