*
Yeonjun, Soobin ile yakınlaştıkça uzaklaştıklarını düşünüyordu. Ama bu aynı zamanda, uzaklaştıkça da yakınlaşmalarının temel etkeniydi.
Artık daha yakın hissediyordu onu kendine, hatta Beomgyu'dan bile daha iyi anlaştığını düşünmeye başlıyordu. Arkadaşlık ilişkileri o denli iyi ilerliyordu ki, boş bulduğu bir anında dedikodunun dibine vurabilir, en gizli sırlarını ona anlatabilirdi.
Ancak bu dağın görünen yüzünü oluşturuyordu. Soobin'le yaşanması ihtimal fiziksel yakınlıktan kaçınıyor ve gözlerinin içine bakamıyordu, içinde bir yerlerde beliren yersiz utangaçlık duygusuna kapılıyordu. Her fiziksel yakınlaşmalarının sonrasında aralarına utangaçlığın getirdiği bir soğukluk giriyordu ve Yeonjun o soğukluktan korkuyordu. O soğukluğun araya girip de tekrar gitmemesinden, kalıcı olma ihtimalinden korkuyordu.
Sanki başındaki binbir türlü dert yetmezmiş gibi bir de son zamanlarda kalbinde tuhaf bir ılıklık hissetmeye başlamıştı. Bu ılıklık genellikle, uzun boylu çocuğun gamzelerini belli ederek gülümsediğini gördüğünde, hatta onunla aynı ortamda bulunduğunda dahi, çoğunlukla da ferahlatıcı kokusunu duyduğunda ortaya çıkıyordu. Kalbinde ortaya çıkan bu ılıklık bütün vücudunu dolaştıktan sonra, karnında kelebeğe dönüşüp uçuşmaya başlıyordu.
Yeonjun kalbindeki ılıklığa da, karnındaki kelebeklere de anlam veremiyordu. Soobin'in gamzelerine de anlam veremiyordu, kokusunun neden ferahlatıcı olduğuna da, neden bu kadar uzun ve yakışıklı olduğuna da. Anlam veremediği çok şey vardı. Şu an neden bunları düşündüğüne de anlam veremiyordu..
Yaklaşık bir hafta önce, takımı toplayıp şirkete götürdüğü gün, Kai'nin romantik şarkı açması sonucu pratik odasında Soobin ile dans ettiğinde suyun yüzeyine çıkmıştı bu hisler. Uzun boylu çocuğun eli belini kavrarken hissettiği duygusal huzuru hala atlatabilmiş değildi.
Hala huzurlu hissediyordu. Üzerinde en sevdiği kıyafetleri, pijamaları vardı. Matematik ödevlerini bitirmişti, ödevleri kendisi yapmış sayılmasa da ufak da olsa katkısı olmuştu. Loş ışıkta, hayatta değer verdiği tüm insanlarla bir masaya toplanmışlardı. Soobin tam karşısında uyuya kalmıştı, uyurken çok tatlı görünüyordu falan.
Matematik öğretmeni, bu sefer on beş test vermişti. Üstelik verdiği testleri performans olarak değerlendireceği tehdidini üçüncü sınıflara da uygulamaya başlamış ve Taehyun ile Kai'nin de başına ağrı olmuştu. Ödevleri son güne bırakmayı seven beşli, birlikte yardımlaşarak yapma kararı almışlardı.
Mutfaktaki yuvarlak masanın etrafına dizilmişlerdi, kimse Kral Arthur değildi ama Yeonjun kendilerini, masaya kılıçlarının ucunu koyan Yuvarlak Masa Şövalyeleri olarak görüyordu. Küçük çaplı bir ittifak oluşturmuş, geç saate kadar çalışmış ve birlikte bütün ödevleri çözmüşlerdi.
Saat on bire geliyordu, üzeri testler, kalemler ve kitaplarla dolu masada uyanık kalabilen sadece Yeonjun vardı. Kai masaya koyduğu kollarının üzerine başını koymuştu ve Soobin ise başını Kai'ye yaslamıştı. Beomgyu ve Taehyun yüzleri birbirine dönük şekilde masanın üzerinde uyuya kalmışlardı.
Sandalyeyi ses çıkarmamaya özen göstererek geriye doğru itti ve ayağa kalktı, masanın etrafına dolanıp Taehyun'un kafasına vurup uyanmasını sağladı.
"Hadi hayatım kalkma zamanı" derken, sesi diğerlerini uyandırmamak için kısıktı.
Taehyun, kafasına yediği darbeyle yedinci rüyasından sıçrayarak çıkmak ve uyanmak zorunda kalmıştı. Küfür etmeye hazırlanıyordu ki kendisine dönük bir şekilde uyuyan Beomgyu'yu fark etti, içinde bir yerlerde hissettiği huzuru kalbinin gürültüsü bölüyordu. Bütün küfürlerini yuttu, sakinleşti. Beomgyu'nun nefesi yüzünü okşarken yüzünde bir gülümseme oluştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LO$ER LØVER |BxB
FanfictionYeonbin Güller kırmızıdır menekşeler mavi, Bir kere öptürsen ne olur yani. /TaeGyu/