"O halde, gidelim hadi" dedi ve ayağa kalktı, bana döndü ve elini bana uzattı. Yavaşça ayağa kalkarken elini tuttum. Yine çok narin bir şeyi tutar gibi parmaklarımdan tutup kaldırdı ve ellerimi bıraktı. Ayağa kalktığım an ayaklarımın altında büyük bir sızı hissettim. Derin olmasa da kesik olmalıydı.
"Ahh" diyerek yüzümü buruşturdum.
"Ne oldu, iyi misin?"
"İyiyim merak etme" dedim ama eve geçince illaki görecekti. Çoraplarımın beyaz olması da kötü denk gelmişti.
"Emin misin? Bak bana herşeyi söyleyebilirsin"
"Ayaklarım" dedim.
"Ayaklarım acıyor, biraz çok acıyor"
"Ayaklarına ne oldu?" dedi telaşla.
"Ben, çıkarken ayakkabılarımı giymemiştim. Kendimde değildim ki o anlarda. Sadece koştum ve ayakkabısızdım. Ayağıma bir şeyler batmış olmalı" gözleri kocaman açıldı."Ne? Ya cam falan battıysa? Hemen hastaneye gidelim!"
"Hastanelik bir durum yok gerçekten"
"Şu haline baksana ayakta durmaya zorlanıyorsun, lütfen sözümü dinle. Pansuman yapsınlar"
"Ama o kadar kötü değildir, basınca ağrıyor sadece" derken yüzümü buruşturmadan duramıyordum. Çünkü ağrısı ayakta durdukça artıyordu. Özellikle sağ ayağım çok kötüydü.
"Şimdi ben hemen arabamın anahtarını alıp buraya geliyorum, sen beni burda bekliyorsun tamam mı? Ayakta durma. Acımasın daha fazla"
"Ama" dedim fakat yürümeye başladı.
"Kendine de ceket almayı unutma" diye duyabileceği şekilde bağırdım. Umarım duymuştur. Çünkü akşam serinliği bastırıyordu, hastalanabilirdi.O gittikten sonra tekrar oturdum ve acısının dinmesi için bekledim. Fakat artık ayağımın acısı geçmiyordu. İçinde bir şeyler var gibiydi, sürekli batıyordu.
"İkra hanım hadi geldim ben" dedi ve arabasından inip yanıma geldi.
"Kolunuza girmemi ister misiniz?"
"Yok ben hallederim" topallayarak arabaya doğru ilerledim.
"En başından söyleseydiniz keşke. Hemen giderdik hastaneye"
"Acısı geçerdi birazdan, hem bunca yaptığınız şeyden sonra bir de bunu isteyemezdim sizden" derken arabaya binmiştik."Bakın İkra hanım" dedi. Bir bana bakıyor bir de yola bakıyordu.
"Her insan aynı değildir, lütfen bana inanın ve güvenin"
"Ama bir gün siz de gideceksiniz"
"Size yemin ederim ki gitmeyeceğim" dedi, sesi o kadar güvenilir geliyordu ki.
"Hiç mi?"
"Hiç"
"Bana kızsanız bile mi?"
"Sana kızsam bile"
"Kötü gününde?" dedim sorar gibi.
"Kötü günümde sana sığınırım ben, insan hiç yuvasını terk eder mi?"
"Etmez değil mi?"
"Etmez, etmeyeceğim" daha fazla soru soramamıştım, utandığım için yüzümü cama çevirdim ve geri kalan yolculuğu sessizlik içinde geçirmiştik."Sonunda geldik, hadi inelim" arabadan inen ilk o olmuştu ve bana kapımı açmıştı.
"Teşekkürler" diyerek gülümsemiştim fakat ayağımı arabanın dışına atıp kalktığım an sızlamaya başlamıştı.
"Şu halinize bir bakın, bir de gerek yok diyorsunuz"
"Bence gelmek için büyük bir şey yoktur" dedim kendimden emin bir şekilde.
"Onu birazdan öğreneceğiz" dedi.
"Ben senin için acilden bir sıra alacağım, sen burda oturup bekle, tamam mı?"
"Tamam" diyip zorlukla boş sandalyeye oturdum.Kısa sürede yanıma geldi ve o da oturdu.
"İki kişi var önümüzde, biraz bekleyeceğiz" diyip bana kimliğimi geri verdi.
"Tamam sorun değil, beklerim" dedim ve onun bana verdiği ceketin cebine ellerimi soktum.
"İyi ki giydin ceketini" dedim üstündeki ceketi göstererek.
"Emir büyük yerden geldi, giyeceğim tabii" gülümsedim, gülümsedi.Dediği gibi kısa süre bekledik ve odaya girdik. Bir orta yaşlarda kadın doktor vardı.
"Şikayetiniz nedir?" dedi.
"Ayağım, ayağıma bir şeyler battı sanırım" dedim. Doktor garip bir şekilde bana baktı. Bunu ona nasıl açıklayacaktım ki?
"Tamam şu sedyeye otur da bir bakalım" dedi. Önce ayakkabılarımı çıkarttım. Gördüğümden daha fazla kanamam olmuştu. Emin'in yüzüne baktığımda dehşeti görmüştüm.
"Sanırım değil, baya bir şey olmuş ayağına. Ne oldu da bu hale geldi?" ne diyeceğimi bilemeyince Emin'e döndüm.
"Evde bardak kırıldı, yanlışlıkla basmış olmalı" dedi tedirginlikle.
"Hmmm" diye mırıldandı doktor."Uzan bakalım, cam girmiş mi, bir kontrol edeyim" dediğinde ikiletmeden uzandım. Emin rahatsız olmayım diye bana fazla bakmıyordu ama yüzündeki mutsuzluğu görüyordum.
Doktor biraz inceledikten sonra konuştu.
"Küçük bir cam batmış, ama birazı ayağının içinde kalmış, birazı da kırılıp uç kısımda kalmış. Battıktan daha sonra girmiş ayağına. Kızım ayağına cam girdikten sonra yürüdün mü?" dedi. Ne zaman battığını bile bilmiyordum ki.
"Battığını bilmiyordum"
"Ayağında cam varken nasıl yürüdün kızım. Hiç mi canın yanmadı, hiç mi canının kıymeti yok" dedi derin nefes vererek."Şimdi onu çıkartacağım ve dikiş atacağım, biraz canın yanabilir" dedi. Çıkartırken çok acıdığı için dudaklarımdan küçük iniltiler çıktı. O sırada Emin de hareketlendi ve ne yapacağını bilemez gibi dolandı.
"Üç tane dikiş atıyorum" dedi.
"Bu da sonuncusu vee bitti" Eline sargı bezi aldı ve dikiş attığı yeri sargıladı."Geçmiş olsun, sen de eşine iyi bak, bir daha yaşamasın böyle bir şey"
"Şey, o benim eşim değil"
"Nasıl değil, senin burda canın yanarken onun da canından can gitti"
"Biz sadece arkadaşız" dediğimde Emin'in yüzündeki kırgınlığı kalbimde hissetmiştim.•
•
•
eveeett bi tık uzun bölüm oldu sonunda
fırsat buldukça atmaya çalışıyorum lütfen atamazsam beni affedin :(
ben yks öğrencisiyim benim burda ne işim var ya(sizden ayrılamıyorum)600 okunmaya ulaşmışız<3
Yorum yapmayı ve yıldızlamayı unutmayınn
ÖpüldünüzZzZ<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Görücü mü Geliyor?
Ficção Adolescenteİkra: merak etmeyin şuan en iyi seçenek sizsiniz Emin Bey: gerçekten mi İkra: evet, çünkü tek seçenek de sizsiniz Emin Bey: ayıp oluyor İkra hanım ! İlk bölümlerde texting olsa da devamında düz yazıya geçiyor !