"Evlen benimle. Yıllarca tek başına bu kadar acıya katlandın. Hala da tek başına dayanabileceğine eminim. Ama artık o omuzlarındaki yükleri almama izin ver. İzin ver yanıma alayım seni, hep seveyim seni. Yanıma yoldaş, ruhuma arkadaş, kalbime de aşk ol. Hep benimle ol. Yarim ol, yarınım ol. İkra benimle evlenir misin?" gözlerinin parıldadığını gördüm.
Kalbim çarparken dudaklarımdan sadece tek sözcük çıktı.
"Evlenirim" gözlerini kapatıp derin bir nefes alıp sıcacık gülümsedi.
"Bu durumda söylediğim için üzgünüm. Daha güzel bir mekanda daha iyi bir halde söylemek isterdim, bir anda sözcükler dökülüverdi dudaklarımdan. Ben de anlamadım"
"Zaman mekan fark etmez bana, yanımda sen ol yeter, evlenelim Emin"
"Evlenelim güzelim" derken Emin'in telefonu çaldı, sesini kısıp tekrar bana döndü. Ardından tekrar telefonu çalınca sinirle açtı."Ne var oğlum? Kaç defa diyorum aramayın diye ne var?"
"Abi, şu yeni gelen arabaların fiyatları" konuşan adamın sözünü kesip konuşmaya başladı.
"Ahmet'e sorsanıza. Ben yokken işleri o hallediyor"
"Ahmet abi de burda değil, mecbur seni aradım abi"
"Ne demek orda değil lan. Ben yokken ona emanet değil mi orası? Ne işi varmış da çıkmış dışarıya?"
"Valla bilmiyorum abi. Ben çıkıyorum dedi ama nereye gittiğini söylemedi"
"Tamam kapat hallederim ben" telefonu kapattıktan sonra kendi kendine konuşmaya devam etti.
"Ben yokken bir işi de halledin be" Ahmet Bora' yı aradığını anladım."Efendim Emin"
"Nerdesin oğlum sen? İş yerinde niye yoksun?"
"Bir işim çıktı"
"Ne işin çıktı?"
"Bir sıkıntı mı var Ahmet?" arkadan tanıdık bir kız sesi geldiğinde Emin'in gözleri fal taşı gibi açıldı.
"Lan iş dediğin kız kardeşimle buluşmak mı?"
"Emin vallahi diyecektim sana ama kızarsın diye şey edemedim. Sen yokken hemen kahvaltımızı yapıp geri dönecektim"
"Ha arkamdan iş çevirmene kızmayacak mıyım yani? Çabuk işe geri dön! İşini bitirince izin verirdim sana gerizekalı. İkimizde işte yokken kim bakacak oraya? Hemen işe geri dönüyorsun. Ben de birazdan geçeceğim"
"Tamam beş dakikaya çıkarım"
"Şimdi çıkıyorsun"
"Tamam tamam şimdi çıkıyorum" telefonu kapatıp önceden oturduğu yere geri oturdu."Niye o kadar çok kızdın ki?"
"İlk başta senin yanındayken aramamaları gerektiğini söylediğim halde aradıkları için kızdım, sonra da Ahmet'in arkamdan iş çevirip iş yerini boş bıraktığı için kızdım, yanında sinirlendiğim için özür dilerim. Tutamadım kendimi"
"Yok önemli değil de, olabilir o kadar kızmana gerek yoktu"
"Disiplin gerekli güzelim, yoksa hepsi başıboş kalır düzeni bozarlar"
"Anladım, yine de bu sinirlenmelerin hiç hoşuma gitmiyor"
"Yanında sinirlenmemeye çalışacağım, söz"
"Anlaştık" dedim sevinçle."Şimdi işe gitmem gerekiyor sen de benimle gel, ordan da kahvaltıya gideriz olur mu?"
"Olur ama önce üzerimi değiştireyim"
"Tamam bekliyorum seni"
"Tamam" derken odama gidip üstüme biraz daha şık bir şeyler giyindikten sonra oturma odasına gittim.Emin bıraktığım yerde oturuyor, daha doğrusu uyuyordu. Göz altlarından belliydi tüm gece uykusuz kaldığı. İşi olmasaydı biraz dinlenmesine izin verirdim fakat işine geç kalmasını da istemezdim. Yanına yaklaşıp kolunu dürttüm. Tek gözü yarım açılıp geri kapandı.
"Emin hadi uyan, işe gitmemiz gerekiyor" derin nefes alıp gözlerini açınca gülümsedi.
"Ne gülüyorsun?" dedim ben de gülümseyerek.
"Gözlerimi açtığımda ilk seni görmek hoşuma gitti, alışkanlık yapabilirim ama haberin olsun. Her gün bunu yaşamak isterim"
"Saçmalama da kalk hadi geç kalacaksın yoksa" arkamı dönüp odadan çıkarken gülerek o da arkamdan geliyordu."Hava serin al şu ceketi"
"Senin ceketini mi giyeceğim? Olmazlar ki bana"
"Hayır, bende kalan senin ceketini vereceğim" diyip askılıktan ceketini çıkarttım. Giymesine yardımcı olduktan sonra ben de kendi ceketimi aldım.
"Ver ben de sana yardım edeyim" diyip elimdeki ceketi aldı ve o da bana yardım etti.
"Teşekkür ederim" kapıyı açıp dışarıyı gösterdi.
"Buyrunuz hanımefendi"
"Çok zarifsiniz beyefendi" gülümseyip arkamdan geldi.Birlikte arabasına bindikten sonra çok da uzak olmayan oto galerisine doğru yol aldık.
Vardığımızda ben kemerimi açmakla uğraşırken Emin arabadan inip koşar adımlarla dolandı ve benim tarafımdaki kapıyı açtı.
"Teşekkürler beyefendi, ama dikkat et alışkanlık yapabilirim" dediğini tekrarladığım için gülümseyerek cevap verdi ben de o sırada arabadan indim.
"Sen iste yeter ki gülüm" yaptığı her hareket beni gülümsemeye itiyordu.İş yerine girdiğimizde çok fazla arabayla karşılaştım. Işıkların da katkısıyla hepsi parlıyordu. Hepsine kısaca göz gezdirirken Emin sabırla yanımda bekledi. Biz ortada dikilirken çalışan olduğunu düşündüğüm kişiler yanımıza geldi.
"Hoşgeldin abi, hoşgeldiniz yenge"
"Hoşbuldum" Emin sinirle hepsine baktığını fark edince dirseğimle dürttüm. Kaşlarını indirip konuşmaya başladı.
"Neyse, Ahmet geldi mi?"
"Yok daha gelmedi, aha geldi" arkama döndüğümde Ahmet Bora arabasını kitleyip yanımıza doğru yaklaştı. Durduğu anda Emin Ahmet Bora' nın ensesine vurdu. Hiç şaşırmışa benzemiyordu, hatta şaşıran bir tek bendim.
"Bir daha arkamdan iş çevirirsen seni gebertirim çocuk, duydun mu beni?"
"Duydum" dedi ensesini tutarken.
"Hoşgeldin yenge" mahçup bir sesle konuşmuştu.
"Hoşbuldum"
"E hadi İkra, Ahmet. Odama geçelim, siz de işinizin başına"ikrazzenan; nişanlımdan alışkanlık kaptım🕶️
99beğeni, yorumlar kapalı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Görücü mü Geliyor?
Roman pour Adolescentsİkra: merak etmeyin şuan en iyi seçenek sizsiniz Emin Bey: gerçekten mi İkra: evet, çünkü tek seçenek de sizsiniz Emin Bey: ayıp oluyor İkra hanım ! İlk bölümlerde texting olsa da devamında düz yazıya geçiyor !