°Düşünceler Ve Kimlik°

44 35 0
                                    

"Ne oldu, çocuk? " diye sordu garip giyinimli yaşlı bir amca. Tanımıyor olsa gerekti beni... Ben mi? Ben kimdim ki?
Annemle yine bir kavga, gözlerden akan yaşlarım ve ıssız bir sokakta oturup önümde ki yaşlı adama kavgamı anlatışım, hayatımı.

Bazen insan okadar yanlız oluyordu ki tanımadığı biriyle bile dertleşebiliyordu.

Her şeyi anlattıktan sonra sadece adama bakmakla yetindim. Ona bazenleri ölmek istediğimi bile anlatmıştım.
"Kaygılanma çocuk, herkes bir gün ölür. Kimi toprağa kimi ise kalplere gömülür... "
...
Yaşlı adamın sözleri ardından kafam allak bullaktı. Kurulda ki işimi nasıl bitirdim onu bile hatırlamıyordum. Bir insan, bir kaç kelime ve birkaç hayat, yaşanmışlık yapmıştı bunu bana. Ne kadar da garip değil mi? Belkide garip olan bendim. Ben mi? Ben kimdim?

Herkes beni Yıldız Tanrıçası olarak tanıyordu.
Ben kimdim?
Yıldız Tanrıçası.
Annem tembel görüyordu.
Ben kimim?
Tembel işe yaramaz biri.
Babam geleceğin yöneticisi görüyordu.
Ben kimdim?
Geleceğin yöneticisi.
Ama... Ama
Ben kim olmak istiyordum?
Ben, ben hiçlik olmak istiyordum...
...
"Yarın, yıldız kayma olayı gerçekleşecek. Sabaha doğru 4 te yıldızların yanında ol. Yıldızları hazırlanacağız. "
Dalgınlıkla başımı asistanıma çevirdim.
"Hmhmm. "
Daha sonrasında kapıdan çıkıp gitti. Her şey gibi. Hiçliğin bile bir ismi ve bir terimi vardı. Ama benim istediğim hiçlik... Yoktu. Yok olmak, görünmemek, duyulmamak... Bunları mı istiyordum? Hayır. Bunları istemiyordum. Ozaman ne istiyordum?

İç çekerek ayağa kalktım. Dünya sorulardan ibaretti ama cevaplar... Cevaplar ölünce alınacaktı. Cevapları hemen almak isteyen kişiler intihar ederdi zaten. Bense sabırlı bir insandım. Cevaplar er yada geç ortaya çıkacaksa beklemek sorun olmazdı.

Kedim Işığı oyuncağı ile oynatırken, içimde tarif edemeyeceğim bir bir hüzün neşe karışımı, dudaklarımda tarif edemeyeceğim kadar sıcak bir gülümseme ile durdum. Kalbimin derinliklerinde bir yerde bir şey vardı ama şuanlık sadece şeydi.

Kedim Işık kucağıma geçmiş sırt üstü yatıp bana doğru miyavlarken, aynı bir insanmış gibi onu karnından gıdıkladım. Daha sonrasında yatağına koyup ayağa kalktım.
Aylardan ay, yıllardan yıl, günlerden bendim.
Anlıyorsunuz değil mi?
Ben.

Daha kim olduğumu bilemediğim benliğim ile bugün günlerden ben.

Sadece ben. İhtiyacım olan ben. Hiç kimsenin bana ihtiyacı yoksa benim ihtiyacım vardı değil mi?
Öyleydi ama değil mi, yanılmıyordum değil mi?

"Gece, yıldız kaymasını uzaydan izlemeye ne dersin?" dedim karşımda duran adama samimi bir gülüşle.
"Güzel olur derim, Yıldız. " dedi karşımdaki adam gülüşüme karşılık vererek.

Sonunda bugün kayacak olan yıldızın yanına varmıştık.
Sirius...
"Bugün sen mi kayacaksın bakalım...?"
Kutup yıldızı kadar olmasada
Sirius u da çok seviyordum.
Onunda bende ayrı yeri vardı.
Hangi yıldızı sevmiyordum ki zaten?

Gece, uzaktan benle, yıldızı izlerken ben işleri tamamlamıştım. Yıldız kaydığında, büyük bir kahkaha attım. Gerçekten muhteşemdi. Hangi yıldız muhteşem değildi ki?
Gece ye çaktırmadan baktığımda gülüşümü izliyordu. Onun yanında hiç gülmemiştim ki kahkahalarla. Oda haklıydı.

Bir dakika ben şuanda ne olmak istiyordum?

Ben, ben olmak istiyordum galiba...





NİGHT of the STARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin