Bölüm 1 "Yeni Bir Başlangıç"

222 14 1
                                    

"Sayın yolcularımız uçağımız inişe geçmek üzere." Hostesin sesiyle gözlerim aralandı, kısa sürede bilincim yerini aldı. Yaklaşık 3 saatlik gökyüzü yolculuğunun sonunda Philadelphia'ya geldim. Annem ve babamı Norveç'te bırakmanın burukluğu, bedenime taş yüklemişçesine ağırlık yapsada Philadelphia'da büyükannem ve büyükbabamın yanında kendimi iyi hissedebilirdim. Uçağın merdivenlerini ağır ağır inerken müthiş kalabalığın içinden bana bakan 2 çift gözü buldum. Valizimin ağırlığını unutarak koşar adımların sonunda ikisine birden sımsıkı sarıldım. "Seni çok özlemişiz." "Bende büyükanne." "Tanrı aşkına büyükbaba, bu yaşta bu kadar kası nasıl taşıyorsun!" Kahkaha atarak başımı göğsüne yasladı. "Özlemişiz seni Alexis, burada bizimle olman çok güzel." Büyükbabam, bavulumu eline aldıktan sonra arabaya doğru ilerledik. Philadelphia'ya gelmeyeli 5-6 yıl olmuştu. Büyükbabamın burada spor salonu var. Semtin gençlerine boksörlük dersi veriyor. Onları Philadelphia'ya bağlayan sebep bu. Bizi Norveç'e bağlayan sebep ise, babamın düzeninin orada olması. 17 yıl boyunca yaşadığım şehir bana hep yetmişti. Peki, şimdi yetmeyen neydi? Bu soruyu ne zaman kendime yöneltsem hep cevapsız kalıyordum ama beni buraya getiren hislerim vardı ve birkaç gün içinde kendimi Philadelphia uçağında buldum. Büyükannemlerin evi insana hep huzur verir. Merkeze yakın, yan yana dublekslerin olduğu ve samimi insanların yaşadığı bir yer. Sonunda gelebildik, ilk bulduğum yatakla bütünleşip bir süre sadece uyumak istiyorum. "Canım, senin için çatı katını hazırladık, tabi istersen değişiklik yapabiliriz." "Sorun yok, çatı katı güzeldir her zaman." Büyükbabam bavullarımı odama çıkardı ve küçük kız çocuğu muamelesiyle yatağıma yatırıldım. Yine içimde benimde ne olup bittiğini bilmediğim hislerim "uyuyunca geçiyor" gibi saçma düşünceler doğurdu. Aslında hiçbir zaman uyuyunca geçmiyordu, sadece askıya alıyorduk. Peki, bende bu olup bitenler neydi? Ne yaşamak istiyorum, bilmiyorum. Şimdi ise sadece, uykunun beni esareti altına almasını istiyordum.
...
Uyandığımda saat 10 civarındaydı, annemlerle görüştükten sonra büyükannemle lezzetli bir kahvaltı yaptık. "Pastanede işlerin nasıl gidiyor?" "Fena değil, zaten artık ne pastane, ne de spor salonu bizim gelir kaynağımız değil. Emekli maaşlarımız yetiyor. Gençlikte hevesle açtık, şimdi ise kıyamıyoruz. Hem bizim içinde uğraş oluyor, zaman geçiriyoruz. Ama şimdi sende varsın, her şey daha güzel sürecek." Büyükannemin dudaklarından çok gözleriyle gülümsemesine, yanağına kondurduğum bir öpücükle karşılık verdim. "Büyükanne sana yardımcı olabilirim." "Bence kendini bunu yapmaya zorunlu hissetme, istediğin de bana eşlik edersin." Bol sohbetli kahvaltı sona erdiğinde odama çıkıp bavulumu açtım. Biran evvel bunları dolaba yerleştirmem gerekiyordu. Üstten bir kot şort ve beyaz kalın askılı basic tişört aldım. Üstüne uzun ince bir hırka alıp, spor ayakkabılarımı giydim. Bugünü büyükbabamın yanında geçirmeyi planladım, sonrasında küçük Philadelphia turu fena olmazdı. Böylece düşünecek bolca zamanım olurdu. Aşağıya indiğimde büyükannem mutfakta bir şeylerle oyalanıyordu. "Büyükanne ben spor salonuna gidiyorum, akşam görüşürüz." "Görüşürüz tatlım, büyükbaban kalbini fazla yormasın." Dudağım hafifçe kıvrıldı, sanırım evlilik her zaman aşkı öldürmüyordu. Güzel şehrin sokaklarını yürürken artık hayatımda bir şeylerin oturduğunu fark ettim. Yeni bir şehir fikrinin doğru bir karar olduğunu biliyordum. Ve sonunda geldim, kapıyı açtığımda buraya gelmenin iyi bir fikir olup olmadığını tekrar düşündüm. Bu havasız ve erkek teri kokan yerde nasıl yaşamaya devam edebiliyorsunuz? "Birileri yolunu şaşırdı sanırım." Kafamı alaycı sesin olduğu yöne çevirdim. Üstünde sadece düz turuncu boksör şortu olan, kumral saçları 'yeni antrenmandan çıktığını' gösterircesine dağınık, elinde su şişesiyle, karnındaki kaslarıyla ve dudağındaki çarpık gülümsemesiyle bana bakan kişiydi. "Burası Paul'un spor salonu değil mi?" Gözlerini kısıp, baştan aşağı süzdükten sonra "Evet, tabelada bu yazıyor ama kastettiğim bir sokak ötedeki Marry'nin güzellik salonunda olman gerekmesiydi. Senin burada ne işin olabilir ki?" "Büyükbabamı görmeye gelmiş olabilirim." Yüzündeki alaycı ifade yerini şaşkınlığa bıraktı. "Vay canına, bir torunu olduğunu bilmiyordum. Şu en sonda mini ringteki yeni yetmeleri eğitiyor." Arkamı döndüğümde büyükbabam öğrencilerine birkaç hareket gösteriyordu. Yanına gittim ve bir süre onu izledim. İşine o kadar yoğunduki, dakikalarca onu izlediğimi fark etmedi. En son yardımcı boksöre döner tekme atarken sonunda beni farkedebilmişti. "Alexis, geleceğini haber vermedin." Biraz şaşkınlık ve gülümsemesiyle bana sarıldı. "Burada işler nasıl gidiyor bir bakmak istedim." Arkadan bir ses "Hey Paul bölmek istemem ama, terimiz soğuyor istersen devam edelim." Diye söylendiğinde büyükbabam mahçup gözlerle baktı, dönmesini işaret ettim ve sarıldım. Kapıdan çıktığımda derin bir nefes alıp temiz havayı içime çektim. Sanırım 20 dakika içinde bende içerdeki havasızlığa alışmıştım. Yavaş adımlarla yürümeye başladığımda, arkadan bana doğru gittikçe yaklaşan ses adımı bağırıyordu. Döndüğümde ise içerde karşılaştığım kişi yanımda soluğu aldı. "Sana adımı söylediğimi hatırlamıyorum?" Yüz ifadesi düşünceli bir hâl aldı. "Bende bana adını söylediğini hatırlamıyorum. Aslında Paul söylerken duydum, düşündümde Paul'un ailesinden biriyle tanışmak iyi fikir olabilir." Saçını kaşıyıp elini uzattı "Danny." Uzattığı ele karşılık verdim. Farketmediğim anda yürümeye başlamıştık. Danny'nin bir şeyler anlatmaya başladığını farkettiğimde tüm dikkatimle onu dinlemeye başladım. "13 yaşımdan beri Paul'un yanındayım. Küçüklüğümden boksa olan ilgimden dolayı beni yanına aldı, eğitti ve şuana kadar bildiğim her şeyi ona borçluyum." "Büyükbabam işinde iyidir, yani şanslısın." "Kesinlikle öyleyim, sen ne zamandan beri Philadelphia'dasın?" "Dün geldim. Ben ailemle Norveç'te yaşıyorum." "Dönmeyi düşünüyor musun?" "Yakın bir zaman için şimdilik hayır." "Peki, o zaman bu da sana bahsettiğim güzellik salonu. Yakın bir zamanda buradan ayrılmayacaksan sana lazım olacaktır." Hareketi hoşuma gitti ve gülerek "Teşekkürler." dedim. "Hey, bana döner misin?" Bu söylediği karşısında ne yapmak istediğini anlamak için ona döndüm. Elini boynuma değdirdiğinde irkildim. Boynumdaki minik boks eldiveni kolyeme bakarak "Bunu sana Paul mu verdi?" Buradan ne çıkarmam gerektiğini anlamayan gözlerle başımı salladım. Yüzünde yine o çarpık gülümsemesiyle gözlerimin içine baktı ve gri kapşonlusunun altında kalan kolyeyi bana gösterdiğinde şaşkınlığımı gizleyemedim. Bu benim kolyemin aynısının diğer eşiydi. "Bunu da bana Paul verdi." Gözlerim Danny'le buluştuğunda uzun zamandan sonra içten gülümsemiştim. Dudaklarımdan kalbime ulaşan bir gülümseme.

Asla Dövüşü DurdurmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin