Bölüm 4 "Son Round"

119 11 1
                                    

DANNY
Kasvetli ortam, bir ring, iki boksör, tek şampiyon. Bir boksörseniz, ringde rakibinizle ölesiye dövüşürken sizi izleyen insanların o an hayatlarındaki her şeyi bırakıp, odaklandığı tek nokta olursunuz. Boksörlüğün temel kurallarından biri; hiç tanımadığınız birini yumruklamanız için tek nedeniniz, ringde karşı köşede olmasıdır. Karşılaşma bitti, Kenny Barden nakavt oldu, salon boşaldı, ışıklar söndü... Bir diğer kural ise; nakavt eden olsanız dahi, karşılaşma sona erdiğinde herkes hayatına kaldığı yerden devam ederken, siz odanızda aynanın karşısında aldığınız darbelerin yüzünüzde bıraktığı izleri temizliyor olursunuz.
Ringler Jack Miller'ı hayatımdan çıkardığından beri, bu ölüm dövüşüne daha çok sarılmıştım. İlk roundun son saniyelerinde aldığım darbeyle kaşımda açılan yarayı temizlerken, Paul'un sesi kulaklarımı doldurdu. Omzuma iki el çaktı ve yanıma oturdu. "Danny, seninle her zaman gurur duyduğumu bilmeni isterim. Jack'ten sonra, ringlere şans vermezsin diye düşündüm hep. Ama sen zor olanı yaptın. Çok daha iyi ünvanlara sahip olacağına eminim, çünkü sen her zaman çok daha iyisini istersin ve hak edersin. Seni seviyorum evlat." Kollarımı yaşlı, bir o kadar da güçlü olan bedenine sardım. Ben ringde dövüşürken, Paul'un o köşeden varlığını hissetmem bile yetiyordu. O olmasaydı Jack Miller'la birlikte, bende ringlere veda edecektim. "Hadi eşyalarını toparlayalım, eve gidiyoruz." "Ben kendi evime gitsem daha iyi olur Paul." "Antrenörün olarak seni bu halde yalnız bırakamam. Eşyalarını topla, Amy odanın hazır olduğunu söyledi." "Senin dediğin olsun."
Ilık duş aldım ve şortumu giydim. Her ne kadar yalnızlığa alışmış olsamda, sıcak ev ortamını, dağınık odamı düzenlemesine sinirlendiğim annem olmasını ve yatağımın baş ucuna asılı siyah boks eldivenlerinin bir zamanlar olduğu gibi içini yine babamın ellerinin doldurmasını isterdim. Hayat, herkese bir round daha vermiyordu...
Ay ışığının doldurduğu karanlık odanın sessizliği kapının çalmasıyla son buldu. Bedenime yediğim yumrukların yaptığı ağırlıkla zor olsada yataktan kalkıp kapıyı açtığımda üstünde açık mavi, mini, askılı geceliği ve dağınık topuzuyla gelen Alexis'ti. Paul ve Amy'i uyandırmamak için fısıldayarak konuştu. "Kolyeni getirdim." Kolyeyi uzattığı elini tuttum, içeri girmesini sağlayıp kapıyı kapattım. "Otursana." Çıplak ayaklarıyla, yavaş adımlarla yatağın üstüne oturdu. Kolyemi boynuma taktım ve yanına uzanıp, kollarımı boynumun arkasında birleştirdim. "Çok acıyor mu?" Gülümsedim. Anlaşılan sessizce ay ışığını izlemek yerine, fısıltılarla konuşmaya devam edecektik. "Hayır. Bundan çok daha iyi yumruklar yediğime eminim."
Sessizliğin hükmü kısa sürdü.
"Belindeki dövmenin anlamı nedir?" Dövmemi ne zaman görmüş olduğuna şaşırsam da maç esnasında fark etmiş olmalıydı. "Babam çok başarılı bir boksördü, Philadelphia'nın en iyisi olacak kadar başarılı. Paul onun antrenörlüğünü ve menajerliğini yapıyordu. Annem melanom kanserine yakalandı ve onu kısa zaman içerisinde kaybettik. Ölümünden üç gün sonra babamın çok önemli bir maçı vardı, kazanırsa Philadelphia'nın dışına çıkacaktı ve adını Amerika'da duyuracaktı. Ringe çıktı ve o yenilmek nedir bilmeyen Jack Miller daha ilk round da çok ağır darbeler aldı. İkinci ve hayatının son rounduna çıkarken, Paul'a son söylediği 'Asla Dövüşü Durdurma'... O rounda çıkarken öleceğini biliyordu, ama yine de bunu istedi." "Neden bu kadar iyi boksör olmak istediğini anlıyorum." "Aslında başta öyle değildi. Babamın da ölümünden sonra boksörlüğü, karşıma bir ölüm makinası çıkar ve öldürücü yumruklarıyla beni yok eder, bende bu lanet olası yalnızlıktan kurtulurum diye yapıyordum. Sonra Paul bana yok edilen değil, yok eden olmayı öğretti. Birde, asla dövüşü durdurmamayı. "Bir gün son rounduna çıkacağını bilsen bile mi?" "Bir gün zaten son rounduma çıkacağımı biliyorum."

Asla Dövüşü DurdurmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin