Bölüm 10 "Kaybetmek"

55 11 0
                                    

Yatağımda otururken yaklaşık 5 dakika kadar önce fark ettiği komodinin üstündeki kitabı eline aldı ve incelemeye başladı. "Kitapları sever misin?" "Sadece ilgi çekici olanları, sürekli okuyanlardan değilim." "Soğuk Öpücük, Amy Garvey. Konusu ne?" "Wren'e gerçek aşkı hissettiren Danny'i talihsiz bir kazayla kaybetmesi. Sevgilisinin ölümünü kabullenemez ve özel güçleriyle sevdiği erkeği geri getirir. Ama geri gelen Danny sadece, Wren'in aşık olduğu delikanlının içi boş kabuğudur." "Klasik aşk romanlarından değil gibi." Elindeki kitabı tekrardan komodinin üstüne bıraktı ve yere kadar uzanan pencereleri açıp balkona girdiğinde onu takip ettim. "Gösteri maçına çıkacağın boksör kim?" "Leonardo Guynes, Virginia Eyaleti Boks Şampiyonu." "Bu müsabakalar seni hiç tedirgin etmiyor mu? Ringe çıkıyorsun ve sayısız yumruk yiyorsun. Rakibine vururken bile canın acıyor. En kötüsü de her maçta ölüm riskinin olması." "Alexis. Ben babamı dünyadaki sayısız ringlerden birinde kaybettim. Onun bıraktığı yerden sonuna kadar devam etmem gerek." "Emeklilik için önünde 15 seneden fazlası var." "Ya da emekliliği beklemeden zorlu bir müsabakanın 3. roundun da hayatını sonlandırırsın." "Korkmuyorsun." "Çünkü kaybedecek bir şeyim yok."

Güneş, yeni günün ilk ışıklarını sokağa yaydığında, doğrulup yeni uyanmanın verdiği sersemlikle bacaklarımı yataktan sallandırdım. Gece yorgunluğun verdiği üşengeçlikle duş almadan elbisemle yatmıştım. Yarı açıkta kalan perdeyi kapatıp, üstümdeki her şeyi çıkardım ve banyoya girdim. Diğerlerinden daha uzun süren duştan sonra kot şortumu ve beyaz, yarım, askılı atletimi giyip salona indim. Saat 05:46'yı gösterirken oturma odasındaki koltuğa uzanıp, üzerimden hâlâ atamadığım yorgunluğa son vermek için gözlerimi kapattım.

"Alexis. Hey! Uyan artık!" Hafif dürtmeler eşliğinde gözlerimi araladığımda, Danny'nin dudaklarında ki güzel kıvrılmayı gördüm. "Kahvaltı hazır, hızlıca yiyip çıkacağız." Burnumu kırıştırıp isteksizce koltuktan kalktım ve yüzümü yıkamak için banyoya yürüdüm. Kahvaltının ardından yine nereye gittiğimizi bilmeyerek motora bindim.

Motordan indiğimizde, büyükbabamın spor salonunun önündeydik. "Ne yapacağız?" "Tek başıma antrenman yapmak istemedim." Günlerden cumartesiydi ve spor salonu bugün boştu. İçeri girdiğimizde loş bir ortam vardı. Pencereleri açıp, salona biraz hava dolmasını sağladım. "Denemek ister misin?" Başımı çevirdiğimde tavandan sarkan kum torbası ve elindeki bir çift boks eldivenlerini kastettiğini anladım. Eldivenleri elime geçirdim ve ne yaptığımı bilir şekilde kum torbasına birkaç yumruk attım. "Bilinçsiz yumruk atıyorsun. Yeni yetmeler gibi torbayı itmeyeceksin. Yumruğu sadece kolunla değil, hem vücudunla hem bacaklarınla atacaksın. Vücudunu yumrukla birlikte rotasyona sokmalısın." Arkama geçip elleriyle kollarımı tutup nasıl vurmam gerektiğini anlatırken her şeyiyle ciddiydi. Sanırım hayatında ciddiyet takınmasını gerektiren sadece bokstu. Sol eli yavaşça belime kaydığında, diğer eliyle kolumu sabitlemişti. "Bir elinle yumruğu atarken, diğeriyle de gardını almalısın. Vur." Emriyle sol yumruğumla gardımı alıp, sağ yumruğumu torbaya geçirdim. "Paul'un torunu olduğun bariz belli." Diyerek güldü ve kenardaki siyah eldivenleri eline geçirip, profesyonelce torbayı yumruklamaya başladı.

Yaklaşık 40 dakika süren yumrukların ardından dişlerinin yardımıyla elindeki eldivenleri çıkardı ve şişedeki suyu başından aşağı akıttı. "5 roundluk bir müsabakaya var mısın?" "Kabul." Yanımdaki tabureyi karşıma çekti ve gülerek devam etti. "Yığıldığın anı izlemek fazla zevkli olacak." "Hey! Kendinden bu kadar emin olma." "Sen Paul Martinez'in torunu olabilirsin ama bende aynı adamın yetiştirdiği boksörüm. Ayrıca Philadelphia Eyaleti Boks Şampiyonu Jack Miller'ın oğlu."

Ringe çıktığımızda eldivenleri ellerime geçirdim. "Şu dişliği tak." Bütün hazırlıkları tamamladığımda sol yumruğumla gardımı aldım ve Danny'nin ağzındaki dişlikler varken çıkardığı tuhaf dong sesiyle ilk round başladı. Vücuduna attığım sayısız yumruk karşısında hiçbir tepki vermeden sadece yüzünü koruyarak bekliyordu ve dudaklarına yine o alışık olduğum gülümsemesini yerleştirmişti. Ne ara olduğunu farketmediğim anda, omzuma yediğim tek yumrukla yere yığıldığımda duyduğum tek şey alaycı sesin "Nakavt!" diye bağırmasıydı. "Heey! Sen iyi misin?" "Karşında ağır siklet yok." Alayla kahkaha atarak ellerimden tutup yerden kalkmama yardımcı oldu. "Yenilgiyi kabul et."

Evden çıkmadan önce anahtarı cebime koyduğumu sanarken, masanın üstünde unuttuğumu farkettim. "Kapıyı açmayacak mısın?" "Bir sorunumuz var." "Amy her ihtimale karşı üstteki kuş yuvasına anahtar koyar." Motordan inip yüksekteki kuş yuvasını yokladığında içi boştu. "Giderken götürmüş olmalı." "Ne yapacağız?" "Bu gecelik benim misafirimsin."

"İstediğin bir şey var mı? Yemek sipariş edeceğim." "Pizza söyleyebilirsin." "Duş almak istersen dolapta temiz havlu var." Saatlerce spor salonunda vakit geçirmenin ardından ilk yapmak isteyeceğim şey duş almaktı. Danny siparişleri verirken banyo olduğunu düşündüğüm kapıya doğru ilerledim.

Saçlarımı havluya özensizce sarıp banyodan çıktığımda Danny salondaki orta sehpa ve kanepenin arasındaki yere oturmuş, kanalları karıştırıyordu. Yanına oturup paketten bir dilim aldığımda, boks maçının verildiği kanalda durdu ve diliminden bir ısırık kopardı. "Kırmızı şortlu olan Leonardo." "Gösteri maçına çıkacağın boksör?" "Evet ama buna değmez. O adamları dövebileceğine inanmıyorum. Kesinlikle hileli."

Saat 02:37'yi gösterirken, günün yorgunluğu göz kapaklarıma çökmüştü. Tekrarı yayınlanan maç sona erdiğinde Danny televizyonu kapattı. "Yatalım artık." Peşinden ilerleyip odaya girdiğimde sadece bir yatak vardı. "Yatağımı sana verip koltukta yatmayı isterdim ama tutulmuş vücudumla antrenman yapamam." "Sığamayabiliriz, ben koltukta yatsam iyi olacak." "Her neyse, bir geceden sorun olmaz sanırım. Sen yat burada." Yastığın tekini alıp odadan çıktığında yatağa uzandım ve fazlasıyla yorgun olan vücudumu dinlendirmek için gözlerimi kapattım.

Sokaktan gelen garip sesler ürkmeme neden oluyordu. Yaklaşık 1 saattir, yorgun olmama rağmen uyuyamamıştım. Yastığı alıp salona gittiğimde Danny, ona küçük gelen kanepede rahatsız bir pozisyonda uyuyordu. Diğer kanepeye yattığımda her ne kadar rahat olmasada burada uyumak kendimi güvenli hissettiriyordu.

Danny

Sıkıştığım kanepede doğrulup saate baktığımda, 04:15 civarındaydı. Su içmek için ayağa kalktığımda, yan kanepedeki karartı sersemlememe neden oldu. Muhtemelen gece sokağa gelen sarhoşların seslerinden korkup buraya gelmiş olmalıydı. Uyandırmamaya dikkat ederek kucağıma aldım ve odaya doğru ilerledim. Yatağa yatırırken, yine anlaşılmayan şeyler mırıldanmıştı. Üstünü örtüp tekrar mutfağa yöneldiğimde, bilinçsizce bileğimi kavradı. Gözleri hâlâ kapalıyken kısık sesle bir şeyler söylüyordu. "Yanımda yatar mısın, korkuyorum." Dediğinde, yavaşça yatağın boş tarafına uzandım. Güzel kokusu, sarılmadan bile burnuma doluyordu. Hayatını birlikte geçireceği adam şanslıydı ki, her gece yatağa yattığında son gördüğü bu yüz olacaktı. Yaşanılası olan hayatında değer verdiğin birisinin olması ve onu kaybetmekten korkmak mıydı, yoksa yalnızlık ve kaybedecek hiç bir şeyinin olmaması mı.

Asla Dövüşü DurdurmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin