Kavuşmalarla, ayrılıklarla, doğrularla, yanlışlarlala, inançlarla, inanmamaya inanmayla birlikte hayat hayattı. İnsanlar kavuşurdu bir ilkbahar günü, ama birbirlerini sonbahara kadar bile tutamazlardı yanlarında. Hele birilerini yanında tutmayı kendine vazife etmiş insanlar ilk kaybedenler olurdu. Tıpkı Arda gibi.
Hayatının her anında yazdığı sonu kayıplarla biten hikayelerinden kurtulamamışken nasıl güvenebilirdi yeni hikayeler yazmak için eline aldığı kalemine? Kötüler hep mutluyken iyilerin yalnız öldüğü, imkansızmış gibi gözükse de günün sonunda insanların elbet bir şekilde yalnız kaldığı koca dünyada nasıl mutlu sonla hikaye yazılır bilmiyordu. Erenay'la öğrenmek için attığı her adımda korksa da bu sefer çirkin dünyanın aşk olan tarafına denk gelmenin umudunu yeşertiyordu.
Aşık olmak ne haddine senin, yine kalacaksın kendinle baş başa diyen sesini bastıramanın güçlüğüyle yatakta tavanı izlediği bir gecenin daha ortasında yanında tüm huzursuzluklarlarını gerileri itmiş uyuyan kıvırcığı uyandırmamaya özen gösteriyordu. Gecenin ilk yarısında onu izler, geri kalan kısmında karanlıklar içinde onunla bir gelecek kurup kuramayacağını düşünürdü.
Ve bir gecenin de sonuna yaklaşırken aldığı cevap yine aynıydı; başrol değişmediği sürece kalemden çıkan mürekkebin kağıtta bıraktığı her hikaye birbiribinin devamıdır.
İsteği dışı seslice oflayarak sağ tarafına doğru dönüp zorla gözlerini kapattı. Birkaç saat önce doğan güneşin tamamen kapalı olan perdelere rağmen odasına sızmasına bir daha ofladı. Uyumak isterken izin vermeyen fikirlerine lanet etti. Fikirlerinin dışa vurumu Erenay'ı uyandırmış olacak ki, kıvırcık kolunu Arda'nın beline atarak kendine çekti.
"Sevgilim uyusana ya.."
Uyku mahmuru çatallı sesi duymak yüzünü gülümsetirken güne Erenay'la başlamaya alışmış olmaktan korktu. Ağacını terk eden yapraklar gibi, güzel anlar da o anları yaşananları terk ederdi.
"Özür dilerim uyandırdım seni."
Hafif gülüp yüzünü Arda'nın boynuna gömerek burnunu sürttü. Bir insanın gülüşü bile yeni uyanmışken bu kadar huzur verebilir miydi?
"Uyuyamadığında beni de uyandır demiyor muyum sana ben? Uyandır tabii ki, uyandır ki ya seni uyutmayan düşüncelerini dinleyeyim, ya uykunu getireyim.." Arda'nın belindeki elini tişörtten içeri sokarak okşadı "Ya da uykunu tamamen kaçırayım."
Erenay'dan uykusunu tamamen kaçırmasını istemeyi her ne kadar çok arzulasa da tişörtünün içinde dolaşan eli tutarak durdurdu.
"Üçüncü seçeneği çok isterdim sevgilim ama kalkma zamanı artık. Yavaş biraz yavaş."
"Ohoo, saat daha erken." komodinin üstündeki telefonundan saate bakıp tekrar Arda'ya döndü. "Daha dokuz buçuk saat."
"Olabilir ama tüm günü burda çürütmeyelim di mi?"
Erenay başını tamam anlamında sallayıp Arda'nın omzundan öptü.
"Dersin var mı bugün?"
"Hm hm, öğleden sonra dersim var."
Yattığı yerden biraz doğrulup esnedikten sonra yatak başlığına yaslanıp Arda'ya göğsüne yaşlanmasını işaret eder gibi baktı. Arda da bu işarete uyarak doğrulup yerini alınca saçlarıyla oynamaya başladı Erenay.
"Tamam sevgilim, bugün dersim yok ama bırakırım ben seni."
"Hiç istemiyorum burdan, yanından kalkıp bir yere gitmeyi."
Biliyordu Erenay da Arda'ya ne kadar iyi geldiğini, Arda'yı iyileştirdiğini. Çünkü Arda da ona iyi geliyor, onu iyileştiriyordu. Fakat sevgilisinin son günlerdeki kırgınlığına anlam verememek, çözüm olamamak öylesine dokunuyordu ki.. Her seferinde sorduğu nasılsın sorusuna yanıt alamamak, beş para etmez olarak gördüğü insanların parçaladığı Arda'sını toplayamamak suçlu hissettiriyordu. Aşkını kabul ettiği günden beri aldığı zaferlerin sebebi olarak gördüğü kumralın tek damla göz yaşı için derbeder olmayı öğreniyordu o da.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
leaving tonight | arfer
Rastgelei swear to god the voices wouldn't shut up, oh and i, i figured it all to be love but this isn't lovely