•Bölüm 1: Karakol

540 32 379
                                    


Merhaba arkadaşlar!
Nasılsınız?

Yeni bölüm geldi, desteğinize
ihtiyacım var. Oy ve yorum yaparak
bana yardımcı olmanızı diliyorum. Ponçik kalbinizden öpüyorum.

Keyifli okumalar!

|Şarkı: Ağlama ben ağlarım|

🗝️

Hayat karmaşalarla doluydu.

Bazen sonu gelmeyen izdihamlarda boğulabiliyordu insan. Bazen bir çocuğun kalbi kırılıyordu kıyıda köşede. Sorunda buydu ya; bir çocuk, kırgınlık hissinin ne olduğunu bilmeden yaralar topluyordu gönlünde.

Duyan olmuyordu çoğu zaman. Kalbi kırılan çocuğun ruhu kaldırılıyordu mevtaya. Çünkü sessiz, epey sessiz bir vakitte gömülürdü cesedi kayıp ruhlar. Önce kıranlar ağlıyordu cenazesinde. En sonunda ise, kırmalarına izin verenler yas tutuyordu.

Çünkü bir çocuğun kalbi kırılıyordu her şeyden önce.

Kalbi kırık küçüğün ise, zamanla gözleri küskün kalıyordu ağlamaya.

Çocuk ağlayamıyordu hissettiğini anlamaya çalışırken. O ân gözlerden önce kalp meşgul oluyordu damlalar dökmeye.

Ve bir şehir daha yağmurlarını o gece toprağa gömüyordu. Bulutlar mateme tutuşup yas tutuyordu. Şafak sökülünce; tan yeri, kanatları yanık bir ankanın kızıllığına bürünerek gökyüzündeki kimsesizler mezarlığını örtüyordu.

Çünkü bir çocuğun kalbi üşüyordu.

Yıllar önce annemi kaybettiğimde, kalbimin üşüdüğünü hissetmiştim. Ancak babam gerçek bir kahraman olmasına rağmen bana ceketini uzatamayacak kadar çaresizliğe gömülmüştü o gün. Belkide o gün bügündür, duygularım hep soğuktu. Buz gibiydi ellerim. Hiç bir şeyin ısıtacağına ihtimal veremezdim.

Ve o günden sonra, annem ismi gibi sadece armağan olarak kaldı bende.

Bunları düşünürken gözlerimin dolduğunu henüz yeni farkediyordum. Kendimi toparlamaya çalışarak gözlerimi kırpıştırdım.

Dün ifade verdikten sonra eve gelip direkt olarak uyumuştum. Fazladan yaptığım mesailer zihinsel ve bedensel olarak yorgunluk veriyordu.

Oturduğum masadan kalkıp uzun hastane koridorunda yürümeye başladım. Dışarıdan aşinası olduğum ambulansın siren sesleri kulaklarıma dolduğunda bir türlü atlatamadığım o sahne yine gözlerimin önüne gelip bütün zihnime hükmediyordu. Baskıcı bir esaretin pençeleri, kafamın içine uzanıp bütün mevcudiyetimi telef etmeye yetiyordu.

Tıpkı o gün bizim evimizede yaklaştığı gibi yaklaştı o ürkütücü ses. Yaklaştıkça sesin içindeki netlik ortaya çıkıyor, birbirini kovalayan frekanslar ağır bir gerginlik ve telaş içeriyordu. Sanki o an birşeyler yapmam gerekiyordu. donup kalan bedenimin aksine ruhumda birikmiş bir telaş, korku ve de gergin bir karmaşa vardı.

O gün Babam hissetmiyordu. Bedeni bu dünyadan göçüp gitmişti sanki annemle beraber. Ben O gün sanki hem annemi hem babamı kaybetmiştim. Bilincini kaybetmek üzere olan babam aynı zamanda üşüdüğünüde hissedemiyordu. Annem sedyeye kaldırılırken ellerinden tutup onunla birlikte gitmek istedim bende, sonsuz ve de derin o âleme.
Bir kolu sedyeden düşerken narin ve cansız bileğindeki hareketsizlik bana yaşanan bütün bu dehşetli olanların gerçek olmadığını haykırmak ister gibiydi.

Prangalı Şahıslar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin