Bazen olmayan gizemlerin peşinden sürüklenir, bazen ise gözle görünen hadiseler karşısında kör ve sağır olmayı tercih ederdik.•Bölüm 9: "Yangın"
Kartal Uyanık. Öfkelendiğinde, bir şarapnel parçası gibi saplanacağı hiç bir şeyi ayırt etmeden; vurduğu her şeyi paramparça eden bir adamdı.
Tıpkı çizdiği sanatı gururla izleyen bir ressam misali bovling topuyla devirdiği bütün lobutlara ciddiyetle bakıyor, etrafımızı saran dumanlara ve alevlere göz ucuyla bile bakmıyordu. O ân, bulunduğumuz zaman diliminin çok daha ötesine gittiğini ve hangi ruh halini yaşıyorsa, aklının başında olmadığını farketmiştim.
İnsan topluluğu dehşetle alanı terk ediyordu ve bir alt kata doğru süratle koşuyorlardı. İs kokusu yakıcıydı, genzim cayır cayır sızlıyordu ve öksürüklerimin ardı arkası kesilmiyordu. İnsanların kaçtığı çıkış noktalarına adım adım yaklaşsamda, gözü dönmüş ve şuan için etrafını görmeyen Kartal'ı burada yanarak ölüme terk etme fikri vicdanıma ters düşüyordu.
"Kartal!"
Adını şiddetle haykırsamda beni duymadı yada duymak istemedi. Bu yaptığının hesabını elbette sonra soracaktım lakin şu anın verdiği çaresizliklikle bunu bir kenara attım. zihnim mantığını uyuştursada etrafıma bakınıp yangın tüpü aradım. Sonra bu şekilde olmayacağını anlayıp nefesimi tutarak merdivenlere doğru yürüdüm.
Bir yandanda boğazımda oluşan yanma hissinden dolayı elim refleks olarak boğazımı sarıyordu.
Gözlerimdeki buğulu manzara tekrar Kartal'a doğru yönelirken bir anlığına vazgeçip hızla yanına koştum. Vicdanım olmasa onu burada bırakıp giderdim. Bizimle beraber herkesi ölüme terketmişti.
"Gidelim buradan." Diye bağırdığım esnada elindeki bovling topunu ikinci defa lobutlara doğru fırlattı.
Gözleri hırsla bovling topunun gidişatını seyre dalarken lobutların devrilmesiyle beraber AVM'nin kıvılcımlarla tutuşan afişleri yanarak küller halinde etrafa düştü. Her şey gerçek olmayacak kadar korkutucu görünüyordu.
Beni duymazdan geliyordu. Ve benimle beraber etrafta olan her şeye karşı anlık olarak kör ve sağır olmayı tercih etmişti. Odaklandığı tek etken kafasındaki sesler ve görüntülerdi. İstemediği bir yerde kalınca insan ruhunu bu dünyadan gönderirmiş. Başka anılarda hırsla geçişler yapıyor, zihninde her ne varsa onu acımasız bir varlığa dönüştüyordu.
Dumanlar üzerimize sinerken çaresizlik ve öfke dolu anlarla tekrar bağırdım. Bu öyle bir bağırıştı ki o an yaptığı bu caniliğin ne denli kötü olduğunu ses tonumla haykırmak istemiştim.
"Kes şunu! dana buradan gidelim diyorum!"
Ateşe verdiği masanın alevleri hızla dağılırken öksürük krizlerim artıyordu. Bu kez lobutların sadece ikisini devirirken memnuniyetsiz olduğunu belirten bakışlarla olduğu yerde durdu.
Yüzündeki huzursuzluk dünyanın en başarsız işini yapmış gibi bir nitelik taşıyordu. Biz burada yanarak ölecektik ve bu adamın tek derdi lobutların devrilmekteki başarsızlığıydı. Kim bilir o lobutlarla beraber içindeki vicdanıda kaç kez öylece devrilip gitmişti.
Bovling toplarına eğilip alacağı sırada tutacağı topu ondan önce alıp her hangi bir yere öfkeyle fırlattım. Badem gözlerim anın verdiği öfke ve hırsla ona kilitlendi. Bir şeyler söylemek için dudaklarımı araladığım esnada benden önce davrandı. Sonunda dikkatini bana vermesini sağlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prangalı Şahıslar
Misterio / Suspenso"Aşk bedel ödetir, Meva..." dedi alev topuna dönmüş gözlerini gözlerime esir ederken. Büyük bir gayretle ileriye doğru itelediğim sırada bileğimi kavrayıp "annenin katili ben değilim." Diyebildi. Durgundu.güçlü omuzları çöküntüye uğrarken dehşetle...