•Bölüm 2: Poligon

327 20 98
                                    


Keyifli okumalar arkadaşlar!

Hiç bir şey küçükken yara almış bir çocuğun, büyüyünce soracağı hesaptan daha büyük olamazdı.

Notu okuduktan sonra şaşkınlığımı üzerimden atmam saniyelerimi almıştı. Kim buraya ne için geldiğimi nereden biliyordu? Biri benimi takip ediyordu?Kim beni, neden takip etsinki? Ayrıca etselerdi farkederdim. Neler oluyordu böyle? Bilmediğim ne vardı?

Bu iş sandığımdanda tehlikeli çıkmıştı. Ama pes etmeyecektim. En önemlisi ise düşüncelerimde yanılmamıştım, annem kasten ölüme terk edilmişti. Annemi benden almışlardı. Hem annemi, hem hayatımı çalmışlardı. Sanki ilk kez bu gerçeklerle yüzeleşiyor gibi, soğuk bir meltemin damarlarımda gezindiğini hissettim.Beynim yeni doğmuş bir bebeğin zihni gibi hissizleşirken, kara bulutlar belirdi gözlerimin önünde. Koyu, kapkara bulutlar.... içimdeki duygulardan ötürü sarsılan bu bulutlar, birer gökgürültüsüne dönüştü bağrımda. Bu gürültüler küçükken kopardığım feryatlardan bir tanesiydi.

Ruhumda asileşen çocuk yeniden gözlerini açıyordu. Ancak bu gözler şimdi çok daha farklı bakıyordu hayata.

***

Sabah alarmımın çalmasıyla birlikte huzursuz bir şekil de gözlerimi açtım. Dün akşam düşünmekten uyuyamamıştım. Şimdide uyanmakta epey zorluk çekiyordum. Ve aklımdaki düşünceler tazeliğini korurken uykumda firar edip kaçmıştı. Seri bir şekilde kalkıp hazırlanmaya başladım. Aynaya bakıp başörtümüde bağladıktan sonra nedense yüzümü incelemeye devam ettim.

Solgun duran beyaz tenim, gözlerimde kızarıklıklar ve kopkoyu göz bebeklerim. Simsiyah olan kirpiklerim ve kaşlarım birbirine uyum sağlarken bakışlarımında tıpkı kirpiklerim gibi baktığı yeri siyaha boyadığını farkettim.

Ve seni bulduğumda hayat hırsızım, ozaman bakışlarım birazda olsa aydınlanabilirdi belki..

Rüzgar sertliğini korurken bedenimi üşütmesiyle hafif titrediğimi hissettim.Başörtüm uçuşurken bozulmasın diye büyük çaba sarfedip hızla hastane girişine adım attım. Soluklanıp nefesimi ve adımlarımı yavaşlatıp düzene koydum. Fakat tam bu zaman diliminde hastanenin holüne adım atar atmaz, sert bir bedene çarptım.

Ağır bir edayla çarptığım bedene baktığımda orta boylarda koyu kahverengi ve hafif dağınık saçları olan bir beyefendiyele karşılaşmıştım. Acı kahve tonlarına sahip harelerinde belli belirsiz kıvılcımlar gelip geçerken sert bakışlarında kasvetli edalarla beni savunmasız bıraktığı anda gerilediğimi henüz çok geç farkettim.

Elinde su vardı ve çarpışmamızla üzerine dökülmesi bir olmuştu.

Islanan taraflarını huzursuz ve öfkeli bir şekilde kontrol ederken ciddi bir yüz ifadesiyle yüzüme baktı.

"Afedersiniz." Dedim kısaca.

Bir iki saniye soğuk vede ruhsuz bir şekilde gözlerimin içine bakarken öfkesini gizlemek adına büyük çaba sarfetti. Henüz yeni olmalıydı çünkü onu bu hastanede ilk kez  görüyordum.

İnce bir ütüden geçen lacivert bir gömlek ve siyah renkte olan keten bir pantolon giymişti. Kıyafetlerinin üzerinde yine çok ince bir şekilde ütülenmiş beyaz doktor önlüğü vardı. Gözlerim önlüğünün üzerinde duran yaka kartına kayarken isminin Kartal olduğunu öğrenmem bir olmuştu.

Sonunda bütün rüzgarlara meydan okuyan soğuk ve buz gibi bir sesle cevap verdi."

"Önemi yok, lakin daha dikkatli davranmanızı öneririm."

Prangalı Şahıslar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin