•Bölüm 5: Yanlış Anlaşılma
Kartal karşımda bana büyük bir öfkeyle bakarken üzerimdeki ufak çaplı şaşkınlığı atmam uzun sürmedi. Nehir ve Selma'yla birlikte donuk bir ifadeyle O'nun yüzüne bakarken bana doğru bir kaç adım atarak tam karşımda durdu.
Sesi hiddetli bir hızla etrafımıza yayıldı. "Konumumu ifşa etmenizdeki amaç neydi? Ayrıca siz benimi takip ediyorsunuz?" diye sorguladığında, aynı anda Selma ve Nehir'ede hesap sorar gibi bakmayıda ihmal etmiyordu.
Öfkesi ürkütücü duruyordu.
Buna rağmen tereddüt dahi etmeden istikrarlı bir ifadeyle kızgın sözcüklerine karşı çıktım. "Sizi neden takip edelim ki?" Diye sordum, suçlayıcı bakışlarla. Yüzü gerildi. Sert bir ses tonuyla devam ettim. "Buna teşebbüs etmemiz için sizin şüpheli bir konumda olmanız gerekirdi."
Tek kaşı havalandı. "Etmedinizmi?"
"Etmedik!" Sakin olmak için derin bir nefes aldım. "Fazla fevri davranıyorsunuz Kartal bey, buda sizi yeterince telkinsiz gösterir... Olmanız gereken konum, bir doktor kılıfı olması gerekmiyormu? Neyin peşinde olduğu belli olmayan birine hastaları emanet etmek istemememiz bizi sadece işinin ehli doktorlar yapar." Omuz silktim. "Suçlanılacak bir hareket yaptığımızı düşünmüyorum." Rahat bir tavırla ellerimi beyaz önlüğümün ceplerine daldırdım.
Sinirle çenesini sıktı. Bir kaç saniye öfkesini dizginlemek için öylece yüzüme dik dik baktı. "Bu yaptığınıza pişman olacaksınız haberiniz var değil mi?"
Söylediklerimin hiç birini inkar etmeden kendine güvenen bir adamın ifadesiyle beni alenen tehdit ettiğine inanamadım.
Sakinliğimi korudum. Histerik bir şekilde gülümseyerek, "Beni tehditmi ediyorsunuz?" Diye sordum hesap sorarcasına.
"Sizi tehdit etmiyorum iyilik meleği." Tehditkar bakışlar yollarken birde iyilik meleği diye yeni sıfat edinmiştim. Cidden bu adam sinir bozucuydu.
"Sadece olacakları söylüyorum. Zamanla ne demek istediğimi anlayacaksınız ama bunun için baya geç olacak. Ve Sizi uyarıyorum sakın bir daha işlerime burnunuzu sokmayın yoksa-"
"Yoksa ne?" Dedim sözünü kesip, meydan okuyarak. Beni sindirebileceğinimi sanıyordu?
Çehresindeki öfke gözle görülür şekilde arttı.
"Başına bela almaya meraklıysan durma, burnunun dikine git!"
Meydan okuyuşuma verdiği karşılıkla aynı tutumu tekrar sergileyecektimki, yine o tanıdık siren sesi doldu kulaklarıma. Ses iyice yaklaşırken kafamın içinde aynı anda binlerce yıldız infilak etmeye başladı. Tiz bir sesin frekansları en ince detayına kadar zihnimde yankılanırken, yüzüme hiç bir şey olmamış bir maske takınmaya çalışmak çok zordu. Yüz ifademi sabit tutmaya çalışıyordum.
Şimdi olmazdı, bu adamın karşısında güçsüz görünmemeliydim. Bu meslekteyken böyle bir travmayla yaşamak beni derbeder ediyordu.
Tutuklu kalmıştım.Bir şey söylememi beklerken bakışlarım donuklaştı. Gözümün önüne gelen sahneleri atmaya çalıştığım sırada, siren sesi ansızın kesiliverdi.
Tıranstan çıkar gibi kendime geldiğimde, zihnimin ve travmalarımın içinden çıkıp keskin ve diktatör bir edayla Kartal'a bakmaya devam ettim. Kartal cevap vermemi saniyelerce bekleyecek kadar kindar duruyordu. Bu sırada giriş servisinin kapısı âni bir telaş ve gürültüyle açılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prangalı Şahıslar
Mistério / Suspense"Aşk bedel ödetir, Meva..." dedi alev topuna dönmüş gözlerini gözlerime esir ederken. Büyük bir gayretle ileriye doğru itelediğim sırada bileğimi kavrayıp "annenin katili ben değilim." Diyebildi. Durgundu.güçlü omuzları çöküntüye uğrarken dehşetle...