4.Bölüm: PanayırZihnimin içinde sisli bir savaş alanı vardı. Kelimeler bir ordu halinde parça parça meydana dağılıyordu, ancak hiç birinin tam olarak hangi hedefe meydan okumak istediğini kestiremiyordum. Dingindim, ruhum birazda bocalamış ve yorgundu.
Hastanenin büyük bahçesinden uzaklaşarak caddeye açılan stadın girişine doğru ilerledim. İkindi güneşiyle birlikte, İstanbul'un sokaklarının en yoğun olduğu saatlerdi.
"Meva!"
Ardımdan duyduğum tanıdık ses tonuyla durdum, kaşlarımı havalandırarak omzumun üzerinden geriye doğru baktım. Nehir ve Selma hevesli, hızlı adımlarla bana doğru ilerliyordu. Kaldırımın ucunda durup tamamen O'nlara doğru döndüm.
Gözlerim kısıldı. "Mesai bitiminden sonra bu kadar hayat dolu görünmenizi hangi sebebe borçluyuz hanımlar?" Diye sordum hafif bir tebessümle.
Birbirlerine bakarak haylaz haylaz gülüştüler.
Nehir, sivri çenesini kaldırarak aşağıya doğru uzanan caddenin kalabalık seyrini gösterdi. "Zihnindeki gösteriyi biraz boşlayarak etrafına bakınırsan, bugün atmosferin bile gülümsediğini farkedebilirsin." Diye takıldı matrak bir tavırla.
Anlamsızca etrafıma bakınacakken ikiside koluma asılarak yönümüzü caddeye doğru çevirdiler ve tekrar aynı heyecanla ilerlemeye başladılar.
"Ama bugün resmi bir tarih değil." Diye konuştum ağzımın içinden.
Sol tarafımdaki Selma gözlerini devirdi. "İnsanlar sadece şeker bayramında eğlenmek için gün saymıyorlar sevgili Meva." Diye beni tiye aldı.
Sağ tarafımdaki Nehir, sössüz bir anlaşmayla başını salladı ve O'nu onayladı. "Ve Noel babalar yılbaşına özel olabilir, palyaçolar bütün günlere aittir, tatlı Meva." Diyerek kafamı daha çok karıştırdı.
Sağımda ve solumda konuşan iki meleğin terazisinde gibi hissediyordum.
"O halde bugün vizyona girmiş bir sinema filmi ya da eğlence merkezinde gösteri seyri falanmı var?" Cevap vermediler, caddenin cümbüşüne heyecanla bakıyordular. Kaşlarım çatıldı. "Beni dinleyin, uçuk ve laubali seyirlerden haz etmediğimi biliyorsunuz."
Bu kez ikiside durdu, birbirlerine baktılar.
"Aslında çizgini bozacak bir alan değil," Dedi Nehir. "Bugün sahilde eğlenceli bir panayır gösterisi var. Her yıl oluyor, biliyorsun. Biraz kafamızı dağıtmaya ihtiyacımız var. Yorulduk, değilmi?"
Selma eşlik etti. "Herkes kendi halinde takılıyor. Kimseyle kaş göz olacağımız bir ortamda değil."
Emin olamayarak düz bir şekilde kirpiklerimi zemine doğru düşürdüm. Aslına bakılırsa hiç bir aktiviteyi yapmak isteyecek kadar keyfim yoktu.
"Pek formunda değilim," Diye mırıldandım. İkiside bunu kaale almadan tekrar yürümeye başladıklarında, O'nları takip ettim.
Kalabalık kavşağın şeridinde adımlarken, caddenin her zamankinden daha yoğun ve farklı bir neşe cümbüşüyle coştuğunu farkederek etrafıma bakındım. Bir kaç seyyar satıcı bilet satışı yapıyordu.
"Baksana, bize ayak uydurursan bir kaç mesai nöbetini üstlenebilirim." Dedi Selma her zamanki ağır duruşuna tezat, tatlı tatlı gülümseyerek. Bu can damarıma dokunan ve itiraz edemeyeceğim sevimli bir teklifti. Fatketmediğimi düşünerek Nehir'e göz kırpıyordu.
Ardından, "Sanırım bende yoğun bir gününde iznimi senin için erteleyebilirim. Tabi işini paylarsa." Diye devam ettirdi Nehir.
Durdum. Gözlerimi kısarak ikisinede kısa bir bakış attım. En fazla sözümü tutup bir kaç dakika sonra geriye dönerdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prangalı Şahıslar
Misterio / Suspenso"Aşk bedel ödetir, Meva..." dedi alev topuna dönmüş gözlerini gözlerime esir ederken. Büyük bir gayretle ileriye doğru itelediğim sırada bileğimi kavrayıp "annenin katili ben değilim." Diyebildi. Durgundu.güçlü omuzları çöküntüye uğrarken dehşetle...