•BÖLÜM 8: Yangın
Ne olduğunu bilmediğim hisler yüreğimi huysuzca debeliyordu. Göğüs kafesimin altında liyakatsizce çırpınan kalbimin ritimleri, caddenin buğulu sesi ve yeryüzü, kısa bir sürede zaman ve mekan kavramını yitirmişti.
Karan'ın sıcak avuçlarından mahçubiyet hissiyle aldığım kartonpiyerli pakete tereddütle bakıyordum. Beni ilgilendiren ne olabilirdi ki onda? Bekletilmeyi sevmezdim, bu nedenle üzerimdeki bakışlarıda bekletmeyi istemedim.
İnce parmaklarımla nazenin bir tutum sergileyerek paketin küçük dekorasyonlarını açmaya başladığımda, O'nun su yeşili gözleri, itinayla parmaklarımda geziniyordu.
Paketi tamamen açıp içine bakınca ise ellerim titredi. İhtiyatla nefes verdiğimde, bir hayli şaşkın ve sevinç doluydum.
Kırılan çerçevemi tamir ettirmişti. Annemin kalbinin ortasına denk gelen kurşun izi yoktu ve eskisinden daha güzel bir hal almıştı.
Çerçevemi sıkı sıkıya tutup sahiplenircesine göğsüme bastırdım. Sanki ayaklarım artık zemine daha sağlam basıyordu. Başımı kaldırıp yüzüne yüreğimi hırpalayan heyecanı yansıtarak bakmıştım ve minnetimin, samimiyetimin fazlasıyla çehremde belirdiğine emindim.
O ise gözlerinin içiyle gülümsüyordu.
"Bu ince davranışınıza karşı size nasıl teşekkür edebilirim memur bey?"
O'na hitap etme şeklime kısıkça güldü. Siması her zamankinden daha tatlı ve sempatik duruyordu. Boynunu hafifçe eğerek gözlerimin içine içtenlikle baktı.
"Duygularınızı dışa yansıtarak," dedi kadifemsi bir ses tonuyla. Gözleri yüzümde ve kıvrak kirpiklerimde dolanırken, "Meva hanım." Diye ekledi. İsmimi telaffuz etmeyi seven bir tavırla.
Afalladım. Bir ân için neşeli ifadem tuzla buz oldu çünkü tesir ettirdiği duygular irademi bocalatıyordu.
Çok geçmeden tekrar gülümsedim. "Üzgünüm memur bey," dedim gözlerimdeki oyunbaz ışıltılarla. "Ancak sözcüklerinizi doğrudan izah etmenizi tercih ederim. Altı dolu cümlelerinizle tam olarak ne demek istediniz?"
Dudağının kenarında keyifli ve cambaz bir kıvrılma filizlendi. Bir elini cebine daldırdığında, gözümü alan güneşle eğdiği başını doğrultup önüme geçti ve gölge yaptı. Bu ince hareketine manidar bir bakış atıp gözlerimi tekrar çerçeveye düşürdüm.
"Neden duygularınızı dışa vurmaktan çekiniyorsunuz? Duygularınızı çözmekte sorun yaşıyorum. İtiraf etmem gerekirse etten kemikten kuşandığınız maskeleriniz sizi saklamakta epey iyiler. Ancak onları çözmem için bana biraz tolerans sağlayın lütfen." Diye hayıflandı hiç çekinmeden.
Daha fazla gülüşümü bastıramadım ve seslice gülüp omuz silktim.
O'nunla ilk defa hastanede karşılaştığımızda, göründüğüm kadar sert olmadığımı ve birgün yüzümde yer edinen duvarları aşabileceğini iddia etmişti. Fakat şuan bunun için yakındığına göre, her istediğini alamayacağını ona hatırlatabilirdim.
"Size duvarlarıma çarptığınızda, onları geçemeyeceğinizi ve aksine ardında kalacağınızı söylemiştim." Diye mırıldandım.
Karan dudaklarını sıkıp bunu kabullendi. Ancak bakışları bundan hoşnut olmadığını belli ediyordu.
Daha sonra bakışlarım celladından kopmak isteyen bir ölü gibi yere indi, bir kez daha birine derin duygular beslemekten deli gibi korktuğumu hissettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prangalı Şahıslar
Misterio / Suspenso"Aşk bedel ödetir, Meva..." dedi alev topuna dönmüş gözlerini gözlerime esir ederken. Büyük bir gayretle ileriye doğru itelediğim sırada bileğimi kavrayıp "annenin katili ben değilim." Diyebildi. Durgundu.güçlü omuzları çöküntüye uğrarken dehşetle...