Kafası Alparslan ile meşgul olduğundan kazayla yanan eli sızlamaya başladı o an, hala eli onun avuçları arasındaydı. O ise kendisini evlendirip öyle gideceğinden bahsediyordu.
Ne işi vardı o halde elinin onun avuçları arasında? Alparslan ise nefesini tutmuş sözlerinin farkındalığını yaşıyordu o an. Genç kız bir hışım çekti elini kendine. Adamdan biraz daha uzaklaşıp aralarına bir kişilik mesafe koydu.
-sana mı düşmüş beni evlendirmek, istersem evlenirim istemezsem evlenmem. Benim sana yalnız olucam diye sitem ettiğim mi var?! Ben sana olacak olanı söylüyorum, tercihim bu. İsteseydim zaten Ahmet Hoca bahsini ettiği zaman kabul eder, gider Efe'yle evlenirdim. Üstüne vazife olmayan işlere karışma bir daha, senin benim hayatım üstünde bir söz hakkın yoktur!
Adam duyduklarını sindirmekte güçlük çekti. Hangi ettiği lafa sinirleneceğini şaşırmıştı. Efe denen deyyus da kimdi?!
Gözlerini sımsıkı kapattı, bir elini yumruk yaptı. Pişman olacağı bir şey yapmaktan Allah'a sığındı. Haklıydı kız, o kimdi ki söz hakkı olsundu. Tanrı misafiriydi, yabancıydı kıza... Gözlerini açıp kızın gözlerine kilitledi. Genç kız gözlerini görünce ürktü, olduğu yerde biraz daha geriye kaçacakken adamın iri kolları beline uzanıp kavradığı gibi kendine çekti.Alparslan'ın bakışları öylesine sert ve delirmişçesine bakıyordu ki... Kaybolmak istedi, gözleri kocaman kocaman olmuş kalbiyse deli gibi atmaya başlamıştı. Bir de adamın ablukası altına girmişti şimdi. Alparslan ile aralarında hava boşluğu bile yoktu, göğsü adamın göğsüne yapışmış vaziyetteydi. Ne yapacağını bilemedi. Kolları arasından çıkmak için çırpındı, adamı göğsünden itti ama nafile. Gram oynatamamıştı yerinden.
-derhal bırak beni!
Hem 'bırak' diyor hem de adamın kollarından çıkmak için çıpınmaya devam ediyordu.
-Hümeyra! Kes çırpınmayı, ben izin vermeden bir adım öteme gidemezsin!
Genç kız dut yemiş bülbül gibi bağırmayı kesti önce, çırpınmayı bıraktı. Haklıydı adam, öylesine güçlüydü ki onca çırpınışı tek bir etki bırakmamıştı adamın üstünde. Üstelik adamın sesi de çok yüksek çıkıyor insanı zamk gibi yerine yapıştırıyordu.Ağlayacak gibi oldu, dudakları titredi. Birkaç dakikadır yaşadıkları ona fazla gelmişti. Bu yakınlığı da kaldıramıyordu. Üstelik çokça da yorulmuştu, hem bağırmaktan hem çırpınmaktan. Kollarını adamın geniş göğsüne bıraktı.
Adam kızın her hareketini gözlerini kırpmadan izliyordu. Öylesine sinirliydi ki kızı ürküttüğünü şimdi fark ediyordu. Titreyen dudaklarına kaydı gözleri, ağlama dedi içinden. Sakın ağlama. Kime ve neye sinirleneceğini de şaşırmıştı. Nereden çıkmıştı bu evlendirme mevzusu, bir de kendi mi gelin edecekti elin adamına! Kendine sağlam bir küfür etti.
Bir de Efe deyyusu çıkmıştı ortaya, genç kız tanıyordu demek ki. Nasıl olur da ağzından o herifin adı çıkardı?!! Kızı izlerken gevşemeye başlayan yüzü tekrar kasıldı. O sinirle genç kızı daha çok kendine çekti. Kollarını sıklaştırdı. Genç kız bu ani hareket karşısında göğüslerinin ezilmeziyle bir inleme kaçırdı ağzından. Utançla bakışlarını kaçırdı. Adam genç kızdan çıkan sesle aklında ne varsa uçup gitti.
Hümeyra iyice yerinde büzüştü, öylesine utanıyordu ki, bir de adamla dipdibeydi. İlk kez yaşadığı bu hisler karşısında nereye kaçacağını şaşırmıştı.
Kaçabilseydi keşke, onu da yapamıyordu!Gözünden bir damla yaş akarken açtı ağzını yumdu gözünü, o dakika artık ağzından ne çıkarsa çıksındı. Umursamıyordu.
-nefret ediyorum senden, nefret!! Derhal bırak beni; evimi açtım ben sana, yemeğimi paylaştım seninle! Ne hakla böyle davranmayı reva görüyorsun bana?!
-Hümeyra! Sakinleşiceksin önce-
-bana diyene bak, asıl sen sakinleş. Gözlerini pörtlettin, ortada bir şey varmış gibi bağrınıp duruyorsun. Bir şey mi söyledim sanki, gerçeği konuştum işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kış
RomanceHuzur her bekleyişin ardında saklıdır... Yıl 1592 Bir yaz vakti yetim kalan Hümeyra tek başına hayatını idame ettirmeye çalışır. Bir kış vakti hiç beklemediği anda kapısı çalınır ve bir komutana ev sahipliği yapar. Bir kış aşk kapıyı çalacak.