Henüz daha başlardayken küçük bir düzenlemeye gidiyoruz... kızlar üniversiteli değil liseli arkadaşlar. Aslında hep öyleydi de benim devreler yanmış... her neyse.
İyi okumalar. Sövüş serbest...
-
Hande:
"Hande??"
Hayatı sorgulayıp umursamazca öğle yemeğimi yerken bir ses dikkatimi dağıtmıştı. İstemeyerek kafamı çevirdiğimde gördüğüme göz devirmiştim. İç çektim... Gene mi oydu!? Kurtulamıyordum.
"Bu gece dışarıda neler yapıyoruz?'' Yapışmıştı... Tekrar önüme döndüm. ''Dinliyor musun sen beni!?"
"Dinliyorum sağır değilim. Saat 6'ya kadar antrenmanım var, sonrasında olur.'' Antrenmana rağmen hem kabul ediyordum hem yüzü düşüyordu. Ne kadar ucube bir tipti bu Melissa!? Kafamı sevseydim de arkadaş olmasaydım bununla.
"Gitmesen olmaz mı?" Şu anda kalkıp gitmek ne kadar cazip geliyor biliyor musun top kafa? Ama bak ben sana gülümsüyorum.
"İmkansız yapamam. Bir günlük antrenmanı bile kaçırırsam Santa kıçıma tekmeyi basar. Ne düşündün plan olarak?''
"Semih'i tanıyor musun şu basketbolcu olan? Büyük bir parti veriyor."
"Bugünün Salı olduğunun farkında mısın acaba? Hafta içi partiye asla gitmem. Hele de ertesi gün okul varsa." Evet bazen sorumlu birine dönüşebiliyordum...
"Biliyorum ya, yani demek istediğim uzun zamandır dışarıda bir gece geçirmedik. Bence güzel olabilir." Allah'ım bana sabır ver... Kulaklığımdan birini taktım ki sesini kessin.
"Geçen gece voleybola gitmedik mi işte?" Kendisiyle beraber berbat bir geceydi ondan hatırlıyordum.
"Öf Hande.'' İç çekti. ''Voleyboldan başka bir şey düşünmez misin sen ya?" Şikayet etmeye başlamıştı... şikayet... ediyordu... etmeseydi... başımın... içine... etmeseydi.
''Düşünmem.'' İki saattir ağzımda tuttuğum lokmayı yutmuştum sonunda. Ellerini bağlayıp gözlerini kaçırmıştı benden... neyin tribiydi bu? Uğraşamazdım onunla. Önümdeki yemekleri kombine edip bulamaç haline getirmek bile daha cazip gelmişti şu an. Ve aklıma gelen şeyle... o gün olanlarla. Gülümsemem genişledi birden. Zehra... Ne kadar garipti o an... annem çağırmıştı.
*****
''Beklesene Hande!'' Tam odamın kapısından çıkacaktım ki omzumdan tutup beni kendisine çevirmişti. Gözleri zümrüt yeşili kadar parlaktı.
''Efendim?'' Dudaklarımı bastırıp gülümserken yanağımdaki çukurları okşadım. Çünkü biliyordum ne diyeceğini.
''Şey... az önce sen... yani...'' Yutkundu. Gözlerini kaçırdı. ''Doğru mu anladım...'' O kadar tatlıydı ki kahkaha atmak üzereydim. Bir türlü bana bakamıyordu. Yanakları kıpkırmızıydı.
''Ne diyorsun?'' Salağa yatıyordum. Çıkartması gerekiyordu baklayı. Duyacaktım ağzından.
''Sanki sen beni... az önce...'' Şimdi de bana bakmayı reddederek ensesini kaşımaya başladı. E dilini yutmuştu bu? İnsanlarda bu etkiyi yaratırdım ama ilk defa birinin bu kadar dibi düşmüştü! Kafamı eğip gözlerimi dikerek kaçırdığı gözlerini yakalamaya çalıştım. Aptal bir gülümseme yerleşmişti suratıma... Baskıma dayanamayıp gözlerimi yakaladığında teninin sıcağı gözlerinden yüzüme vurmuştu. ''Ne bakıyorsun öyle?''
''Yapmamı ister miydin?'' Evet. Artık tamamen kıpkırmızı olmuştu.
''Hayır ya niye isteyeyim!'' Yükselmişti. Geriye çekildim bir adım. Tekrar büyülendim güzelliğiyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YABANCI #HanZeh gxg
Teen FictionHande Baladın kendine güvenen, karizmatik ve kendini beğenmiş biri. Başkalarının sürekli yanlarında olmayı arzuladığı bir kız. Zehra Güneş sakin, sevgi dolu, her zaman etrafındakileri düşünen ve ne istediğinden emin olmayan hırslı bir kız. Voleybol...