Oy ve yorum atmayı unutmayın. İyi okumalar.
"Afra," Deniz'in sesi ile irkildim. Evin içinde adımı bağırarak geziyordu. "Mutfaktayım!" Diye seslendim ona. Kahvaltı için hazırladığım minik pizzaları fırından çıkardım. Poğaçalar soğumuştu ama, olsun.
Saat şu an tam sekizdi. Ben uyanalı saatler oluyordu. Saat altı gibi uyanmış, minik kahvaltılık pizzalar, sigara böreği ve poğaça pişirmiştim. Yanına tost hazırlamıştım ve sıradan bir kahvaltıda yenen şeyleri. Peynir, domates, salam, zeytin, çikolata, fıstık ezmesi ve kaşarı masaya koymuştum. Deniz'in evinde çok eksik vardı.
Evi biraz toparlamıştım. Ev fazlasıyla dağınık. Yerlerde kıyafetler vardı, bazı yerlerde cips ambalajı ve pizza kutuları.
Pekala... Dürüst olmak gerekirse, saydıklarımın hiçbirini ben yapmadım. Sabah erkenden fırına gidip hepsini hazır aldım. Sadece tostu ben yaptım. Yemek yapmayı bildiğim pek söylenemez.
Deniz'in evinde benim olmazsa olmazım olan çikolata yoktu. Kahvaltıda çikolata yemek zorunda hissediyorum kendimi. Onu sipariş etmek zorunda kalmıştım maalesef.
Deniz mutfağa girdiğinde yeni uyandığı her halinden belli oluyordu. Dağınık saçları, tam açamadığı gözleri, ters dönmüş kolyesi ve yüzündeki yastık izi. "Günaydın," Dedim onu görünce hafifçe gülümseyerek.
Elimdeki salatalıkları doğramaya devam ettim. "Sen mi yaptın bunları?" Dedi büyük bir ayılıkla. İnsan günaydın der. Deniz cidden tam bir öküz. Başımı hafifçe aşağı yukarı sallayarak ona onay verdim.
"Niye uğraştın ki? Okulda bir şeyler yerdik." Dedi Deniz masayı incelerken. Umursamaz bir tavırla omuz silktim. Hiçbirini ben yapmadım ki. Sadece fırına gidip geldim.
"Üzerini giyin de gel." Dedim. Salatalıkları tabağa yerleştirdim ve onları da masaya koydum. Okula götürmem gereken her şey ve okul formam evdeydi. Deniz'in evinde kızlar için olan okul formasından olduğunu pek sanmıyorum. Okula günlük kıyafetler ile gidemem, kurallara aykırı. Beni ilk gören hocanın kenara çekip azarlayacağına eminim.
Eve gidip üzerimi değiştiremem. Annemi görmek istemiyorum. Eğer onu görürsem, dayanamam. Affederim ve bu istediğim son şey.
Deniz beni başıyla onaylayıp mutfaktan çıktı. Evin kapısı çaldığında açmak için hareketlendim. Sabahın bu saatinde kim gelmiş olabilir ki? Komşu falan mı acaba? Ya da sevdiği kız mı?
Umarım o kız gelmemiştir. Buradan da giderim ve bu kez kalacak yerim kalmaz. Alperen ve Vuslat'ın evine de gidemem, orada Şeyma Teyze ve Tarık Amca var. Onlarla da en iyisi bir süre konuşmamak.
Kapıya doğru ilerledim ve delikten kimin geldiğine baktım. Ellili yaşlarda olduğunu tahmin ettiğim bir kadın vardı, elinde ise bir kağıt poşet. Kapıyı açtığımda kadın kaşlarını çatarak bana baktı. Deniz'in annesi olabilir mi?
"Buyrun?" Dedim neye geldiğini anlamak için. Umarım annesi değildir. "Deniz nerede? Yanlış eve mi geldim?" Dediğinde kadın, Deniz ile bir bağlantısı olduğunu anlamış oldum. "Deniz içerde," Dedim kibarca. "Okul için hazırlanıyor." Kadın başını sallayarak beni onayladı.
"Makbule Teyze?" Arkamdan gelen Deniz'in sesiyle irkildim. Boğazımı temizleyip omuzlarımı dikleştirdim. "İçeri geç, niye dışarda bekliyorsun?" Dediğinde Deniz, kadının içeri geçmesi için kenara çekildim.
Annesi değildi, sonuçta kimse annesine teyze demez.
Kadın içeri geçti ve elindeki torbayı Deniz'in eline verdi. "İstediğin kıyafetler oğlum. Gelirken aldım." Deniz onu başıyla onayladı. Teşekkür etmeyi bilmiyor bu çocuk... Yemin ederim bilmiyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİHAŞK
Romanzi rosa / ChickLitYarı kurgu yarı yaşanmış bir hikaye... Aşık olmak kadar zor, intihar etmek kadar kolaydı seni sevmek... Bana yaşadığım her şeyi unutturacağımı sanmıştım, meğer yanılmışım. Bana hepsini yeniden, daha beter ve daha çok acıtacak şekilde yaşattın. "N...