p ; 13

1.1K 78 36
                                    

sınır: 42 oy

Uykulu gözlerimi Dusan'ın çıplak göğüsünde açtım. O sırt üstü yatarken benim vücudumun yarısı yüz üstü ona yapışmıştı. Elimi kafasının yan tarafından çekip belimdeki elini de hafifçe iterek doğruldum. Çırılçıplaktım. Dusan'ın dolabından geniş bir tişörtü kapıp kafamdan geçirerek aşağıya indim.

Maç öncesi zaten uykusuzdu. Bu gece de uykusuz kalmıştı ve neredeyse yirmi dört saat uyumamıştı. Gece hatırlayınca elim ile yüzümü yelledim. Boşluklarımda hala onu hissediyordum.

Dış kapının önünden geçecekken yerde duran topu gördüm. Hat trick yaptığı için topu yanına almıştı. Artık topun güzel bir anlamı vardı. Elime alıp portmantonun üzerine koydum ve mutfağa girdim.

Yere saçılmış formam ve Dusan'ın gömleği suratımı yine alevlendirdi. Onları ve sandalyedeki ceketi de toplayıp salondaki koltuklardan birine bıraktım. Hep o kahvaltı hazırlıyordu. Şimdi de ben yapacaktım.

Fransız tostu, yani kısaca yumurtalı ekmek için malzemeleri çıkardım. Yumurtalı ekmek diyince çok rüküş geliyordu kulağa fakat tadı parmakları yedirirdi. Ama ben Fransız tostu demeye devam etmeye karar verdim. Fransa'dayken çok yaptığım bir tarifti. Bizden farkı krema ve sütün kullanılıyor olmasıydı o kadar.

Tavada ters yüz yaparak güzelce pişirdim. Kokusu tüm mutfağa yayılmıştı ve bununla birlikte salon da bundan nasibini almıştı.

Sonuncu dilim ekmeği tavaya koyarken belime dolanan kollar ile birlikte irkildim. Dusan'ın kokusu tüm bu kokuları bastırarak burnuma dolarken gülümsedim. Kafasını boyun girintime sokup derin bir nefes aldı. "Sonunda hamaratlıklarını görebildik." diye mırıldandı boğuk sesiyle. Sol dirseğimi karın boşluğuna doğru hafifçe vurdum. Buna karşılık güldü ama durduğu pozisyonu bozmamıştı.

Kafasını çıkarıp çenesini omuzuma yaslayarak tavaya bakış attı. Kısaca Fransız tostunu ona açıkladım. Bu açıklamayı yaparken elleri rahat durmayıp sürekli belimi ve kasıklarımı okşamıştı. İçimde herhangi bir iç çamaşırının olmaması beni bir tık savunmasızlaştırmıştı.

Bana yardım edip bardaklara içecekleri doldurdu ve masaya koydu. Bu sırada üzerine bir bakış attım. Sadece eşofman altı ile duruyordu. Tişörtü yoktu. Cennet gibi bir görüntü sunuyordu bana. Masaya bardakları yerleştirmek için döndüğünde ise sırtının üst tarafında tırnak izlerimi gördüm.

Usulca arkasından yaklaşıp parmağımı çiziklerden birinin üzerinde gezdirdim. Bu hareketim ile birlikte kasıldı. "Yanıyor mu?" diye sordum yüzümü buruşturup. "Özür dilerim."

Arkasını döndü ve bana gülümseyerek baktı. Önüme düşen bir tutam saçı kulağımın arkasına atarken çok derinden bakıyordu. "Yanması gram umrumda değil. Bir daha olsa, bir daha izin veririm." Yutkunarak gözlerimi kaçırdım. Belimden tutarak beni kendine çekti ve sarıldı. Aniden yaptığı bu ani hareket ile ellerimi ilk nereye koyacağımı bilemedim. Sonrasında sırtına yasladım.

"Çok ince ve güzel düşüncelisin Nilsu. Kötü bir şekilde de olsa iyi ki seninle o uçakta denk gelmişiz."

Güldüm. ''Veda ediyor gibi konuşuyorsun.'' diyerek dalgasını yaptım. O da buna güldü. Sonra ellerini belimden çekmeden hafifçe uzaklaşıp bana baktı. Ben de arkaya doğru eğilip onunla göz göze geldim. ''Seni çok seviyorum.'' dedi. Yoğun ve anlamlı bakıyordu. Gülümsemem yüzüme yayıldı. O da benim yüzümü görüp gülümsedi. ''Ben de seni seviyorum.'' diyerek mırıldandım.

Sonrasında ekmekleri hatırlayarak kaşlarımı çattım. ''Böyle devam edersek buz gibi kahvaltı yapacağız. Hadi otur çabuk.'' Onu itip sandalyeye doğru yönlendirdim. Küçük bir kahkaha atarak dediğimi yaptı. Ben de diğer sandalyeye oturdum. Üzerime kısa bir bakış atıp gözlerini tişörtte ve sütyenimin takılı olmadığı belli olan göğüslerimde oyalandı. ''Artık dolabımı birlikte paylaşmaya ne dersin?'' Gülerek kafamı salladım ve tostumdan bir ısırık aldım.

tell me ; dušan tadićHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin