p ; 3

1.4K 88 27
                                    

2 Gün Sonra:

Evden çıkmadan hemen önce masanın üzerinde duran, önceden hazırlamış olduğum CV'mi aldım. Sonrasında ise arabama binip çantam ile dosyayı yan koltuğuma bıraktım ve tesise doğru yola çıktım. Saat öğleni geçmemişti. Bu yüzden eğer İrfan Can tesisteyse bir öğlen yemeği için dışarıya çıkmayı düşünüyordum.

Dakikalar sonra tesisin otoparkına arabamı park ettim ve CV'mi verip görüşmemi yapmak için yetkili odasına doğru yola çıktım. Yolda Saruhan abiyi görmeyi beklemiyordum. Antrenman sırasında genelde oyuncuların yanında olurdu. "Nilsu, nasılsın?"

"İyiyim Saruhan abi." Elimde tuttuğum dosyayı gösterdim. "CV için geldim." Gülümsedi ve sağ elini hafifçe iki defa omuzuma vurdu. "Tasarım için seni dinlemezlerse büyük aptallık ederler." dedi. Sonra etrafına bakıp kulağıma eğildi ve "Son formaların hali ortada." dedi.

Güldüm ve "Umarım dinlerler." dedim. "İrfan burada mı?" diye de ekledim.

"Evet, aşağıda antrenmandalar." Ona teşekkür edip yanından ayrıldım. O da beni işim olduğu için tutmak istemedi.

Yarım saat kadar görüşme gerçekleştirdikten sonra oldukça olumlu yanıtlar almıştım karşı taraftan. İşin gerçekleşme ihtimaline yüzde seksen gibi bakıyordum ve bu beni heyecanlandırıp sevindiriyordu.

Direkt yönümü İrfan Can'ın bulunduğu sahaya çevirdim. Dakikalar geçmeden kapının önüne gelmiştim. Onun yanında bir kaleci daha vardı ama yeni transferdi. Bir de tabi ki kendi başına bir köşede çalışan Dusan'ı görmüştüm.

En son otoparkta karşılaşmamızdan sonra görüşmemiştik. İğneleyici tavırları sinirimi çok hızlı bozuyordu ve ben bunu inkar etmiyor, hatta direkt ters cevap vermekten geri durmuyordum.

Sahaya adımımı attıktan birkaç saniye sonra İrfan beni fark etti. "Nilsu! Gel, gel." Kocaman gülümseyerek ona doğru yürürken yanındaki kendisinden birkaç santim kısa olan oyuncuya bir şeyler söyledi.

Kollarımı ona doladım. "Öğle yemeği için seni kaçırmaya geldim." Ayrılırken güldü. Uzaktan bize doğru gelen Dusan yüzümün asılmasına neden oldu ve hızla ona sırtımı dönüp yeni transfer ile tanıştım. Zaten siması tanıdıktı.

"Nilsu Öztürk." dedim gülümseyerek elimi uzatırken. O da kocaman gülümsedi ve elimi sıktı. "Dominik Livakovic."

İrfan Can, Dominik'in de anlaması için benimle İngilizce konuşmaya başladı. "Verdin mi CV'ni?" Kafamı sallayıp onu onayladım. Kısaca Livakovic'e olaydan bahsederken arkadan Dusan'ın sesini duyduk. "Umarım formanın üzerinde fazla fırfır olmaz."

Kaşlarımı çatıp ona döndüm. "Fırfır mı?" O bana manidar bir şekilde bakarken kafama dank etti. Son koleksiyonumun ana maddesi fırfırdı. Kaşlarımı kaldırdım ve 'yakaladım seni' der gibi ona baktım. "Sen bunu nereden biliyorsun?" Sırıttı. "Seni araştırdım çünkü."

Ani itirafla afallayıp tüm özgüvenimi kaybettim. Benim bu surat ifademden oldukça eğleniyor gibi olunca hemen toparlandım. "Sana özel yapacağım Dusan."

Kafasını eğip iki yana sallayarak güldü. Beni merak edip araştırması fark ettirmesem de hoşuma gitmişti bunu gizleyemezdim.

İrfan Can, "Öğlen yemeğine çıkıyoruz," dedi beni kastederek. "Siz de katılmak ister misiniz?" İkisi de teklifi kabul etti ama benim Dusan'ın yanında rahat olamayacağım büyük bir gerçekti. Tabi istemediğimi belli etmeyecektim çünkü ben görgülü bir insandım. Evet.

Onlara soyunma odasına doğru ayrılan yola kadar eşlik ettim. İrfan ve Dominik önden ilerlerken Dusan durdu ve bana döndü. "Tasarımı yapacağın kesinleşti mi?" diye sordu. "Hayır ama çok yüksek bir ihtimal." dedim. Bunu duyunca oflayarak kafasını çevirdi. Ellerim bu hareketinden dolayı anında belime giderken kavga etmeye yer arayan mahalle ablaları gibi durdum.

tell me ; dušan tadićHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin